bugün

Bu kadar zor olacağını düşünmemiştim seni içimde saklamanın..
Bir köşeden sızıp dağılacağını etrafa tahmin edememiştim...
Bir yerinden tutarım diyordum..
Kimse farkında olmadan..
Kimseye farkettirmeden.

Saklamak demek korumak demekti.. Saklayamadıysam suç benim.. Koruyamadıysam ben bunu hak etmiyorum demek..

Bir şeyler olmuş ve ben bunu engelleyemediysem başıma gelenleri hakediyorum demektir..

Bir çoğunun söylediği gibi hakettiğimi yaşıyorsam, çok zavalı biriyim..
O halde neden bunu kabullenmiyorum.. Neden bu pervasızca inkar ediş..
Bir kabullenememedir gidiyor..

Oysa ki her şeyi oluruna bırakmalıydı...
Başkalarının yaptıklarıyla ne kadar ilgilendiysem, kendi yapmadıklarımla da ilgilenebilseydim keşke..
Kendi yapmadıklarımla, yapamadıklarımla..

Ayrılık denen şey neydi diye sorsam ne cevap alırım acaba..
Ayrıca kime sorsam..
Kime sorulacağını kime sorsam...
Kimdir bu işin bilirkişisi..
Kim bilir ayrılığın asıl anlamını..
Ayrılık kime göre geçerli .
Ayrılığın acısı neyle ölçülür..
Neyle kıyaslanır..
Peki bu kıyas nasıl kabul edilebilir..
Kabul etmek uygun mudur..
Uygunluk bir yana kabul etmek ,edebilmek kolay mıdır ?

Giden mi suçludur yoksa ardından gitmeyen mi..
Kalan mı suçludur yoksa kalmak isteyip de kalamayan mı..

Hasreti dile getirmek kolay olmasa gerek.. Dile ve kaleme söz ne kadar geçirilebiir, kalem acının ne kadarını anlatabilir ki.. Bir damla gözyaşının mukabili ne kadar mürekkeptir.. Ölçebilir miyiz?

Vefasızlığı dillendirmemek..
Vefayı hep diğer taraftan beklemek kaybettirdi belkide..
Belki de vefayı hep yanlış yorumladık..
Asıl vefasızlığı kendimize yaptık..Hep bir eksiklik varmış gibi davrandık..
Eldekinin kıymetini bilmek lazım.. Kaybetmeden...