bugün

belki de akşam yemeğinde yediğimiz kedilerdir.
kasaba et almaya gidilir, kasap adam siparşinizi hazırlıyordur, kapının önündeki kedilerin viyaklaması duyulur, kasap adama yan gözle bir bakılır, "hayvan cağızları niye beslemiyor bu kıro?" diye düşünlür, sonra, "adamın ocağı batar ama.." denir, hayatın adaletsizliği bütün çıplaklığıyla kafaya dank eder, sinirler bozulur, eve yol alınır.
fotoğrafçıların klişelerine örnek.. *
beleşçidirler.
seçim sandığından birinci çıkmayı bekleyen parti üyeleri gibidirler.
kasapla enteresan diyaloglara giren kedilerdir.

kedi: birader geçen verdiğin etin içinden hayvanın çeşitli organları çıktı..
kasap: abi vala bidaha olmaz. yanlışlık olmuş. hayvanın testisleri araya kaynamış olmalı..
kedi: taşşak mı geçiyon lan! dağıtırım mekanı akıllı ol!
kendileri çoğu zaman sucuk yapılmak üzere dükkana davet edilirler. koşarak gelirler çünkü kasap kişisi elnideki ciğeri, "gel pisi pisi ihihihihihiehehe" diye dişleri parlayarak korkunç gülüşlerle göstererek garibanı nuri alço usulü kandırıp sucuk yapılmak üzere gazoz falan ikram etmeye gerek kalmadan güçsüzlüğünden yararalanıp bir güzel keser.

haa neden bu kadar uzun ve zahmetli bir entry giriyorum bu başlığa gereksiz yere nedenini bende anlamış değilim. anladığımda editlerim. sizi meraktan kurtarırım.
kıçtaki karanfilin davetkarlığından yüz bulanlardır şüphesiz ki.*
armut piş ağzıma düş ü bizzat yerinde deneyenlerdir.