bugün

okuduğu sınıfın bir hayli üstünde gösteren fiziki yaşı ile yine de çocukça hareketler yapmaktan kendini alamayan her derste ben de bu sınıftayım dercesine yaptığı hareketlerle beni çileden çıkaran,aniden yaptığı mimiklerle de ürkütücülükte üstüne tanımadığım öğrencimdir kendisi. geçen sene okuma yazmada zorluk çektiği için üstünde fazla durmamdan dolayı bu sene de ona ayrı alaka görmemi isteyen hürriyet, dün ona 'hürriyet sen gerçek misin?' diye sormamı da sağlamıştır.(ne gelişim ne de eğitim psikolojilerine uygun davranmıyorum ama ne yapayım o da yaşına göre davranmıyor. freud onun için yeni bir kuram çıkarırdı,çıkarmalıydı)
metin tamamlama etkinliği yapacaktım ve yaklaşık beş dakika boyunca başlık yerini boş bırakın,tamamladıktan sonra kendiniz başlık koyacaksınız, paragraf başı yapın diye uyarılarda bulundum. tam başlayacakken bir parmak kalktı.
hürriyet: öğretmenim başlığa ne yazacağız?

geçen dönem sosyal bilgiler dersinden sınav yapıyorum. sınavın başlangıcında soruları tek tek açıkladım. bir kaç kez anlamayıp tekrar soranlar oldu bütün sınıfa tekrar anlattım. sorular; test ve boşluk doldurmadan oluşuyordu. kağıtları dağıttım ve yerime oturdum. defteri doldurdum. sıraların arasında dolaştım. artık sınavın bitmesine az kalmıştı. yerime oturdum. kafamı kaldırdım sırıtık ifadesiyle (ki biliyorum sırıtma kelimesi hürriyetle birleştiğinde feci sonuçlar doğuruyor) gelen hürriyet'ti.
beyazatlinick: evet hürriyet, noldu?
hürriyet: öğretmenim ben bu soruyu anlamadım.
boşluk doldurmaları yapamamıştı anlattım. ''bak yukarda kelimeler var. bunları aşağıdaki yerlerden uygun olanlara yazacaksın.'' tamam dedi ve gitti.

ben biliyordum bu tamam, bildiğimiz tamam değildi. bir kez başladı mı arkası da gelecekti bu gelişlerin.
dakikalar geçiyordu. pencereden dışarı bakıyordum. o an sırtımda bir ürperti hissettim. döndüğümde karşımda yine o'nu gördüm.
kafamı kaldırmamla;
hürriyet: öğretmenim ben bunu yapamıyorum!?
zaten yapsan şaşırırdım der gibi elindeki kağıdı aldım.
hani ağlamakla, gülmek arası ne idüğü belirsiz bir duygu vardır ya, hani ben nerdeyim? - burası neresi dersin?.. dünya durdu sadece hürriyetle kaldık. bunu fark etmek bile beni uyandırmaya yetti. yüzüne baktım, baktım ve otur dedim. başka diyecek bir şey bulamadım. sen buraya fazlasın, ikimize burası dar, diyemedim. sen dur ben gideyim, diyemedim.

sınav kağıdının sonuna ''başarılar...'' yazmıştım. hürriyet o noktaların olduğu yere koyacak bir kelime bulamamıştı, haklıydı.