bugün

önceden bilinmiyorsa tehlikeli bir durumdur.

vallahi de billahi de bilmiyordum. hadi ben bilmiyorum, dostlarım dediğim, yoldaşlarım, kadim samurai kardeşlerim dediğim ipne arkadaşlarımın biri de mi söylemez. yoksa ne haddimize 15-16 yaşımızla nazım hocanın kızına aşık olmak.

karate salonuna yazıldığım gün kıza da yazılmaya başladım. o da öğrencilerin arasındaydı. ne hocamız ne kendisi hiç çaktırmıyordu hoca kızı olduğunu. ders boyunca öküz gibi kıza bakarken, peşi sıra dolanıp "ince belde kara kuşak, gel öpeyim yavrum yumuşak yumuşak" diye türkü söylerken meğer ölümle yaşam arasındaki ince çizgide geziniyormuşum, çok sonradan dank etti kafama. soğuk terler akıttım her sonradan aklıma geldiğinde. kız çok da güzel değildi hani. ama savurduğu her tekmeyle, attığı her yumrukla daha da aşık olmuştum. çocukluk işte. çocukluk hayalleri.. "ulan bi sevgili olsak beraber mahallede sikertmedik çocuk bırakmayız" hayalleri.. ah o masum çocukluk hayallerim..

gözüne girmek için neler yapmadım ki. daha yukarı tekme sallayabilmek için yırttığım eşofman altları burdan köye yol olur. yırttığım lifleri ucuna eklemiyorum bile. ya o iki kişinin yüksekte tuttuğu ipi daha da yükseltip üzerinden atlarken ipe takılıp top gibi yuvarlanışlarım, sinirimden ipi tutan kırmızı kuşak abilere "adam gibi tutsanıza olm şu mına kodumun ipini" diye diklenip yediğim sopalar..

bir gün dayanamadım, ders arasında söyledim bir çırpıda. "ben seni seviyorum serpil" dedim. gülümsedi. "ama ben nazım hocanın kızıyım ali" dedi. başımdan aşağı kaynar sular döküldü resmen. suratımda aduketler, döner tekmeler patladı sanki.

bir an nazım hocanın öğrendiğini hayal ettim. salonun ortasında duruyordum. nazım hoca karşımda, gözleri aynı ülkücü bıyıkları gibi yandan aşağı doğru sarkmıştı. bildiğin "sikicem seni birazdan hazır ol" bakışı ile bakıyordu yüzünde. bir apçagi ile beni havalandırıp gelişine yopçagi ile vuruyordu. havada uçarken serpil ile göz göze geliyordum. buğulu gözlerle bakıyordu bana. sonra türk filmlerindeki karate salonları gibi tüm öğrenciler çullanıyordu üzerime. yere düşürmeden japon kale maç yapıyorlardı benimle..

irkilerek kaldırdım kafamı kurduğum hayalden. nazım hoca duyarsa beni ters çevirir düz siker diye düşündüm. evet mantıklı düşünebiliyordum artık. hiçbir şey söyleyemedim. sevecenlikle omzumu okşayıp kalktı yanımdan serpil. bakakaldım arkasından.

ince belde kara kuşak, yavşaksın nazım hoca, yavşak.
çok acıklı olaylara sebep olabilecek durum.
aşk için ölmek isteyenler bu yola başvuracaktır*
suç aletsiz ölümlere sebep olabilir.
Hocanın gözüne girebilmek için en kötü ihtimalle kara kuşak seviyesinde olunması gereken vahim durum. Yoksa bu aşk sonsuza dek platonik kalabilir.
güncel Önemli Başlıklar