bugün
- özge özacar'ın memeleri17
- ismeti yazar yapan moderatör10
- gideon reid morgan jj50
- hoşlanılan kıza bayramda mesaj atmak11
- yatakta fırtına gibi esen erkek12
- inciden yazar nakli13
- güzel kadınların problemli olması19
- erkeklerin hiç iltifat almaması13
- kendini hunharca teşhir eden liberal türk kızları13
- diyanetin türkleri araplara şikayet etmesi12
- yazın göt boyunda şort giyen kızlar9
- dünyanın en güzel kızlarının olduğu ülkeler22
- özgür özel16
- ups boobss nickli yazar29
- yazarların başarılı olduğu dersler10
- yazarlarin orgazm olurken kurduklari cumleler21
- 15 haziran 2024 macaristan isviçre maçı9
- kitap okuyan erkek11
- anın görüntüsü16
- memati192315
- 14 haziran 2024 almanya iskoçya maçı19
- 5 milyon tl verseler fatih ürekle sevişir misiniz17
- jose mourinho9
- erkekte en seksi göz rengi hangisidir sorunsalı15
- moda iskelesi8
- yurtdışı çıkış harcı8
- iğneye iplik geçiremeyenlerin ioçk'yı eleştirmesi11
- insan olmaya ceyrek kala13
- hasan can kaya13
- herkes fakirse neden avmler dolu9
- kitapçıya gidip dakikalarca vakit geçiren dallama9
- kürt kızlarının namuslu olduğu gerçeği12
- turk kizlarinin rus kizlardan daha guzel olmasi15
- kızlar kilolu erkeklerle seksten zevk alırmı30
- istanbul da yaşayan yazarlara soru10
- bazen ekmek arası salça yiyorum9
- hasan can kaya'nın gözaltına alınması9
- arap milliyetçiliği8
- yetkili yapsanız da yeter11
- epeydir sozluge fotomu atmamis olmam9
- zall'ın yapacağı sözlüğe sokayım sorunsalı10
- tüm sözlük kölemdir20
- memati1923'ün gelişiyle başlayan süreç13
- tayyip erdoğan gazilik ünvanını nereden aldı12
- travesti ile evlenmenin avantajları10
kırık dökük bir yaz aşkının sonucu.
adını hatırlamıyorum. ingilizdi. 22 yaşındaydı ve leeds şehrinden gelmişti. sinan sayesinde tanışmıştım onunla. sinan, benim aksime, tatilde sessizlikten çok insan arayan, sosyalin şahı bir insandı. voleybol oynarken tanışmışlar. elim eline değince benim için uçsuz bucaksız deniz kayboldu ve onun fonunu süslediği, kalp çarpıntılarından geçilmeyen bir tabloya hapsoldum. öyle güzeldi ki... gözlerimin önünden ayrılmıyor görüntüsü. kumraldı, saçları omuzlarına dökülüyordu. açık yeşil gözleri, küçük burnu ve dolgun dudakları, çıkık elmacık kemikleriyle birleşip yüzüne muzip bir sevimlilik katıyordu. elini bırakmadan, gözlerinin içine bakmıştım. kalbimde büyük bir yangın başlamıştı. dudakları kıpırdamıştı, adını söylemişti sanırım. duymadım. ona, gelmeden önce araştırdığım, beldenin tarihini anlattım. sevdiğim ingiliz müzik gruplarından bahsettim. gözlerinin içine bakarak ' let it be ' yi söylerken el ele sahilde yürüyorduk. fena olmayan ingilizcem ile ' istersen bırakabilirim ' dedim. o hiçbir şey demedi. sadece elimi sıktı. garip ama hiç fotoğraf çektirmedik. sanki ikimiz de kanundan kaçan suçlular gibi tedirgin oluyorduk, fotoğraf makinesini gördüğümüzde. öpüştük, sanki dünya sadece bizimmiş gibi coşkulu ve mutlu, öpüştük. saçlarını okşarken kulağına beatles mırıldandım. türkçe öğrettim, küfür öğrenmek istedi. ağzına yakışmaz, yanıtını verdim. kahkaha attı. voleybol oynarken bloğa çıktık, yüzme yarışı yaptık, ata binip ormanda dolaştık, bakkaldan aldığımız peynir ekmeği oburca yedik. her şey bitmeyecekmişçesine devam ediyordu. ama... o gün geldi çattı. o bir politika öğrencisiydi, ailesi, evi, köpeği, okulu ingiltere' de idi. ellerini tuttum. orada değildim. ikimizin de otobüsleri hareket ederken, dolu gözlerle el salladık, çekingence. sanki bunu yaparsak birbirimizi bir daha asla göremeyeceğimizden korkuyorduk. adı o an zihnimden silinmişti. zaten caroline, jaqueline, severine, glendoline' den biri olan isminden çok ona duyduğum aşk geride kalıyordu. deniz kıyısındaki küçük bir beldede terk etmiştim kalbimi.
adını hatırlamıyorum. ingilizdi. 22 yaşındaydı ve leeds şehrinden gelmişti. sinan sayesinde tanışmıştım onunla. sinan, benim aksime, tatilde sessizlikten çok insan arayan, sosyalin şahı bir insandı. voleybol oynarken tanışmışlar. elim eline değince benim için uçsuz bucaksız deniz kayboldu ve onun fonunu süslediği, kalp çarpıntılarından geçilmeyen bir tabloya hapsoldum. öyle güzeldi ki... gözlerimin önünden ayrılmıyor görüntüsü. kumraldı, saçları omuzlarına dökülüyordu. açık yeşil gözleri, küçük burnu ve dolgun dudakları, çıkık elmacık kemikleriyle birleşip yüzüne muzip bir sevimlilik katıyordu. elini bırakmadan, gözlerinin içine bakmıştım. kalbimde büyük bir yangın başlamıştı. dudakları kıpırdamıştı, adını söylemişti sanırım. duymadım. ona, gelmeden önce araştırdığım, beldenin tarihini anlattım. sevdiğim ingiliz müzik gruplarından bahsettim. gözlerinin içine bakarak ' let it be ' yi söylerken el ele sahilde yürüyorduk. fena olmayan ingilizcem ile ' istersen bırakabilirim ' dedim. o hiçbir şey demedi. sadece elimi sıktı. garip ama hiç fotoğraf çektirmedik. sanki ikimiz de kanundan kaçan suçlular gibi tedirgin oluyorduk, fotoğraf makinesini gördüğümüzde. öpüştük, sanki dünya sadece bizimmiş gibi coşkulu ve mutlu, öpüştük. saçlarını okşarken kulağına beatles mırıldandım. türkçe öğrettim, küfür öğrenmek istedi. ağzına yakışmaz, yanıtını verdim. kahkaha attı. voleybol oynarken bloğa çıktık, yüzme yarışı yaptık, ata binip ormanda dolaştık, bakkaldan aldığımız peynir ekmeği oburca yedik. her şey bitmeyecekmişçesine devam ediyordu. ama... o gün geldi çattı. o bir politika öğrencisiydi, ailesi, evi, köpeği, okulu ingiltere' de idi. ellerini tuttum. orada değildim. ikimizin de otobüsleri hareket ederken, dolu gözlerle el salladık, çekingence. sanki bunu yaparsak birbirimizi bir daha asla göremeyeceğimizden korkuyorduk. adı o an zihnimden silinmişti. zaten caroline, jaqueline, severine, glendoline' den biri olan isminden çok ona duyduğum aşk geride kalıyordu. deniz kıyısındaki küçük bir beldede terk etmiştim kalbimi.
an itibari ile benm yasadgm durumdur.
(bkz: merhaba ben pembe tolga)
yaz aşkı olarak adlandırılan durum.
4 senedir yapamadığım eylem. (bkz: Tatil ne demekti yaa)
Gündemdeki Haberler