bugün
- metin arolat32
- okan buruk19
- fenerbahçe nasıl kurtulur10
- fenerbahçe taraftarı26
- the crying one8
- sözlükte nefret ettiğiniz yazarlar ve sebepleri18
- gabriel sara'ya 19 milyon veren mallar9
- jose mourinho16
- 21 eylül 2024 fenerbahçe'ye verilen penaltı12
- 21 eylül 2024 fenerbahçe galatasaray maçı117
- fenerbahçe9
- siber güvenlik başkanlığı10
- arkadaşlar sizce bu bana yakışır mı12
- sözlük erkeklerinin arabaları10
- bimde çalışanda akıl var mı16
- sudekiray13
- seks kasedinizi yaymakla tehdit edilse naparsınız10
- herkes uyudu mu8
- mert hakan yandaş9
- aranızda medyum olan var mı13
- sari renkli seker9
- narin güran18
- fb gs'yi yensin götüme rakı şişesi sokarım8
- cumartesi gecesi fenerli yazarlar kucağa oturacak8
- eve çağıran erko22
- anın görüntüsü26
- b'u r c u24
- neden sürekli kabız oluyorum17
- ya tarkan da ölürse10
- fenerbahçe galatasaray derbi sonucu ne olur15
- amca diyen kasiyer kız8
- otobüste uyuyamamak8
- bugün bir değişiklik yapalım bilgi entrysi girelim25
- kocam ol diyen kadın9
- bel çevreniz kaç cm12
- hangi sözlük kızıyla ne yapmak isterdin22
- nickli başlık açanlar kucağa alınacak12
- sağ yan ağrıması8
- hasta olsam geçmiş olsun der misiniz9
- bursa da başı açık öğretmen istmeyen okul müdürü19
- geçmiş olsun menuet13
- arkadaşlar beni neden insta'dan takip etmiyorsunuz12
- arkadaşlar cumaya neden gelmediniz11
- notaların cinsel ilişkiye girmesi10
- derbi sonrası mourinho'nun istifaya davet edilmesi11
- zafer partisi8
- uludağ sözlük discord grubu12
- sahilde eğlenen suriyeli genç erkek kardeşlerimiz14
- sözlükte tek destekçimin true olması8
- kuresel ikinma'nın ne biçim yetkili olması11
ciao signore;
bir nevi sapıklıktır. ama eğlenceli bir sapıklık. mesela düşünsenize bu mesajı attığınız kişinin evli olduğunu. siz ona "aşkım o kasıklarında kendimi hissetmek istiyorum." şeklinde mesaj attığınızda, telefonun adamın karısında olduğunu. ne kadar heyecanlı ve eğlenceli bi durum öyle değil mi? evet dediğinizi hissediyorum sevgili hipopotam görünümlü, yanakları sıkılası, testisleri büzülesi yazarlar.
gecenin bi vakti canım öyle sıkılıyordu ki; patlamak üzereydim. çift kişilik -ama yalnız yattığım- , kocaman, yuvarlak şeklinde, alttan pembe pembe, fosforlu ışıkların yandığı yatağımda, bir o yana bir bu yana dönüyordum. telefonuma mesaj gelmiş mi diye bakmaktan bi hal olmuştum. mesaj atmasını beklediğim kimse de yoktu açıkçası ama ben yine de bakıyordum. yatağımdan doğrulup, habire renk değiştiren gece lambamın uzaktan kumandasını almak için ayaklandım. kumandanın tuşuna bastıktan sonra odamı bir disko havası sardı. müzik çalarımdan "one day" ( http://www.youtube.com/watch?v=KRAMNWzfjcg ) şarkısını açmış, uyuşuk uyuşuk dans ediyordum. makyaj masamın aynasından kendimi görünce ne kadar komik bir durumda olduğumu fark ettim. bu yapmış olduğum hareketler hep can sıkıntısının vermiş olduğu akıl almaz ruh halimden kaynaklanıyordu. odamda bulunan mini buz dolabıma doğru ilerledim ve oradan vişne likörünü çıkartıp, kafaya diktim...
ouf, lanet olsun... can sıkıntım hala geçmek bilmiyordu. bedenimi, beynimi esir alan bu can sıkıntısı... odamın ışıl ışıl olmasına rağmen, odamı bana kasvetliymiş gibi gösteren bu can sıkıntısı... geçmiyordu! ne yapsam, ne etsem diye düşünürken, birden aklıma aptalca bir fikir geldi. milletin aklına dahiyane fikirler gelir, benim aklıma ise aptalca fikirler... aklıma gelen bu fikir; kafadan bir numara sallayıp, tanımadığım birisine sms atmaktı. aptalca bir fikir olduğunu söylemiştim...
telefonum, eşsiz bir görüntüye sahip olan yatağımın üzerinde duruyordu. hemen olduğum yerden kanguru misali zıplayıp, "hooop!" diye yatağıma atladım. telefonum da benim yatağa atlamamla beraber havaya uçtu. tam yere düşecekti ki, ani bir refleskle 1,8 milyon dolar bayıldığım, ithal, pırlanta kaplamalı telefonumu yakaladım ve yere düşmesine engel oldum. "ahh, bebeğim az daha yere düşüp, parçalanacaktın..." deyip, güzel telefonumu öpücüklere boğdum. tek tek, ayrı ayrı, her pırlantasını öptüm. telefonumla yapmış olduğum öpüşme faslı bittiğinde, aklıma gelen ilk atmasyon numaraya "meyaaaba." şeklinde mesaj attım. fakat numara kullanılmamaktaydı. ouf, zaten şansım olsaydı, pipim olurdu! tekrar bir numara sallayıp, mesaj attım. bu sefer, "hi, my love." şeklindeydi. sanki mesaj attığım kişi 40 yıllık sevgilimdi. neyin kafasını yaşadığımı hiç bilmiyordum. bu sefer attığım mesaja karşılık gelmişti. "afedersin de kimsin?" cevap bu şekildi. ben 40 yıllık sevgilime mesaj atarmış gibi attığım mesajla hayıflanırken, karşıdaki kişi bana 40 yıllık düşmanınA mesaj atarmış gibi mesaj attı (ne alakaysa). bu sefer ona hayıflanıyordum. "ımm... şey, ben sevimli kucuk yalanci. tanımazsın beni." gibi aptal bi karşılık mesajıyla ona cevap verdim. bu salak insan sonra beni aramaya başladı. evet, mesaj attığım, tanımadığım kişi beni arıyordu. umursamaz bir tavırla telefonu açtım; "alo!" diye havalı bir şekilde ses verdim. aman ne hava (!) "merhaba, "hi, my love." şeklinde mesaj attığın kişi benim sevgilim. sen de kimsin pis sürtük!" cevabıyla karşı karşıya gelmiştim. telefonun diğer ucunda cırlayan bu şapşal kadın, bana "sürtük" demişti. aman allah'ım bu kadın kendini ne sanıyordu böyle? hangi cüretle bana "sürtük" diyebiliyordu? ahh, bu bana yapılan en aşağılıyıcı hitap şekliydi. hitap değil aslında hakaret ediyordu! bir an yanımda olmasını ve onun o pörsümüş memelerinden tutup, inekten süt sağarmış gibi , tırnaklarımı batıra batıra memelerini sıkmak istiyordum. o cevabın karşılığında ona "yanlışlıkla mesaj attım pardon." deyip, işi tatlıya bağlayamazdım. bunu istemiyordum, onu bana "sürtük" dediğine pişman edecektim. etmeliydim!
"ouuv... çok yazık sana tatlım! demek hala ayrılmamışsınız. neyse, yakında ayrılık haberini o sevgilim diye bahsettiğin, aslında benim sevgilim olan kişiden alırsan hiç üzülme. ya da üzül, acı çek! ahahahhahahahhah..." şeklinde küstahca cevap vererek, kahkahalar atıyordum.
"sen ne dediğini s... sanıyors... sun... a... aşağılık!" diyerek kekelemeye başlamıştı, demin bana gürleyen şapşal...
"tam açık anlatamadım galiba?" dur, birde şöyle söyleyeyim; senin o pörsük memelerinden, portakal görünümünü aşmış, resmen muşmulaya dönen o mıncıklamaya değmez popondan, ördek bacağından farkı olmayan o çöp gibi, paytak paytak yürüyen bacaklarından sıkılan sevgilin, mutluluğu benim kalkık göğüslerim, taş gibi fakat bir o kadar narin popom ve olağanüstü şekilli bacaklarımda buldu. anladın mı?" ha yok anlamadıysan devam edebilirim. cırtlak sesinden ve hiç kapamadığın şu çenenden de bıkan bir sevgilindi o!" dedikten sonra, "daha dinlemek ister misin?" demeye kalmadan telefonun yüzüme kapandığı anlamını taşıyan "bip... bip... bip..." sesiyle karşı karşıya geldikten sonra öyle kahkahalar atmaya başlamıştım ki; odamda bulunan bütün eşyalar, kahkahamın yaratmış olduğu sarsıntıyla sallanıyor gibiydi resmen...
bedenimi saran o lanet sıkıntının yerini, bana "sürtük" diye hitap eden kadına o kelimeyi yedirmenin mutluluğu almıştı. içkinin vermiş olduğu baş ağrısıyla, başımı yastığa koyar koymaz uyudum... yapmış olduğum davranışın kötü olduğunu biliyordum fakat bünyem böyle hakaretleri kaldırmıyor efendim...
not: seks içerikli sms atmak dedim ama başlık dikkat çeksin diye dedim. yazmış olduğum yazımda, seks içeriği olmasa bile tanımım doğru. hadi bye...
per discutere...
bir nevi sapıklıktır. ama eğlenceli bir sapıklık. mesela düşünsenize bu mesajı attığınız kişinin evli olduğunu. siz ona "aşkım o kasıklarında kendimi hissetmek istiyorum." şeklinde mesaj attığınızda, telefonun adamın karısında olduğunu. ne kadar heyecanlı ve eğlenceli bi durum öyle değil mi? evet dediğinizi hissediyorum sevgili hipopotam görünümlü, yanakları sıkılası, testisleri büzülesi yazarlar.
gecenin bi vakti canım öyle sıkılıyordu ki; patlamak üzereydim. çift kişilik -ama yalnız yattığım- , kocaman, yuvarlak şeklinde, alttan pembe pembe, fosforlu ışıkların yandığı yatağımda, bir o yana bir bu yana dönüyordum. telefonuma mesaj gelmiş mi diye bakmaktan bi hal olmuştum. mesaj atmasını beklediğim kimse de yoktu açıkçası ama ben yine de bakıyordum. yatağımdan doğrulup, habire renk değiştiren gece lambamın uzaktan kumandasını almak için ayaklandım. kumandanın tuşuna bastıktan sonra odamı bir disko havası sardı. müzik çalarımdan "one day" ( http://www.youtube.com/watch?v=KRAMNWzfjcg ) şarkısını açmış, uyuşuk uyuşuk dans ediyordum. makyaj masamın aynasından kendimi görünce ne kadar komik bir durumda olduğumu fark ettim. bu yapmış olduğum hareketler hep can sıkıntısının vermiş olduğu akıl almaz ruh halimden kaynaklanıyordu. odamda bulunan mini buz dolabıma doğru ilerledim ve oradan vişne likörünü çıkartıp, kafaya diktim...
ouf, lanet olsun... can sıkıntım hala geçmek bilmiyordu. bedenimi, beynimi esir alan bu can sıkıntısı... odamın ışıl ışıl olmasına rağmen, odamı bana kasvetliymiş gibi gösteren bu can sıkıntısı... geçmiyordu! ne yapsam, ne etsem diye düşünürken, birden aklıma aptalca bir fikir geldi. milletin aklına dahiyane fikirler gelir, benim aklıma ise aptalca fikirler... aklıma gelen bu fikir; kafadan bir numara sallayıp, tanımadığım birisine sms atmaktı. aptalca bir fikir olduğunu söylemiştim...
telefonum, eşsiz bir görüntüye sahip olan yatağımın üzerinde duruyordu. hemen olduğum yerden kanguru misali zıplayıp, "hooop!" diye yatağıma atladım. telefonum da benim yatağa atlamamla beraber havaya uçtu. tam yere düşecekti ki, ani bir refleskle 1,8 milyon dolar bayıldığım, ithal, pırlanta kaplamalı telefonumu yakaladım ve yere düşmesine engel oldum. "ahh, bebeğim az daha yere düşüp, parçalanacaktın..." deyip, güzel telefonumu öpücüklere boğdum. tek tek, ayrı ayrı, her pırlantasını öptüm. telefonumla yapmış olduğum öpüşme faslı bittiğinde, aklıma gelen ilk atmasyon numaraya "meyaaaba." şeklinde mesaj attım. fakat numara kullanılmamaktaydı. ouf, zaten şansım olsaydı, pipim olurdu! tekrar bir numara sallayıp, mesaj attım. bu sefer, "hi, my love." şeklindeydi. sanki mesaj attığım kişi 40 yıllık sevgilimdi. neyin kafasını yaşadığımı hiç bilmiyordum. bu sefer attığım mesaja karşılık gelmişti. "afedersin de kimsin?" cevap bu şekildi. ben 40 yıllık sevgilime mesaj atarmış gibi attığım mesajla hayıflanırken, karşıdaki kişi bana 40 yıllık düşmanınA mesaj atarmış gibi mesaj attı (ne alakaysa). bu sefer ona hayıflanıyordum. "ımm... şey, ben sevimli kucuk yalanci. tanımazsın beni." gibi aptal bi karşılık mesajıyla ona cevap verdim. bu salak insan sonra beni aramaya başladı. evet, mesaj attığım, tanımadığım kişi beni arıyordu. umursamaz bir tavırla telefonu açtım; "alo!" diye havalı bir şekilde ses verdim. aman ne hava (!) "merhaba, "hi, my love." şeklinde mesaj attığın kişi benim sevgilim. sen de kimsin pis sürtük!" cevabıyla karşı karşıya gelmiştim. telefonun diğer ucunda cırlayan bu şapşal kadın, bana "sürtük" demişti. aman allah'ım bu kadın kendini ne sanıyordu böyle? hangi cüretle bana "sürtük" diyebiliyordu? ahh, bu bana yapılan en aşağılıyıcı hitap şekliydi. hitap değil aslında hakaret ediyordu! bir an yanımda olmasını ve onun o pörsümüş memelerinden tutup, inekten süt sağarmış gibi , tırnaklarımı batıra batıra memelerini sıkmak istiyordum. o cevabın karşılığında ona "yanlışlıkla mesaj attım pardon." deyip, işi tatlıya bağlayamazdım. bunu istemiyordum, onu bana "sürtük" dediğine pişman edecektim. etmeliydim!
"ouuv... çok yazık sana tatlım! demek hala ayrılmamışsınız. neyse, yakında ayrılık haberini o sevgilim diye bahsettiğin, aslında benim sevgilim olan kişiden alırsan hiç üzülme. ya da üzül, acı çek! ahahahhahahahhah..." şeklinde küstahca cevap vererek, kahkahalar atıyordum.
"sen ne dediğini s... sanıyors... sun... a... aşağılık!" diyerek kekelemeye başlamıştı, demin bana gürleyen şapşal...
"tam açık anlatamadım galiba?" dur, birde şöyle söyleyeyim; senin o pörsük memelerinden, portakal görünümünü aşmış, resmen muşmulaya dönen o mıncıklamaya değmez popondan, ördek bacağından farkı olmayan o çöp gibi, paytak paytak yürüyen bacaklarından sıkılan sevgilin, mutluluğu benim kalkık göğüslerim, taş gibi fakat bir o kadar narin popom ve olağanüstü şekilli bacaklarımda buldu. anladın mı?" ha yok anlamadıysan devam edebilirim. cırtlak sesinden ve hiç kapamadığın şu çenenden de bıkan bir sevgilindi o!" dedikten sonra, "daha dinlemek ister misin?" demeye kalmadan telefonun yüzüme kapandığı anlamını taşıyan "bip... bip... bip..." sesiyle karşı karşıya geldikten sonra öyle kahkahalar atmaya başlamıştım ki; odamda bulunan bütün eşyalar, kahkahamın yaratmış olduğu sarsıntıyla sallanıyor gibiydi resmen...
bedenimi saran o lanet sıkıntının yerini, bana "sürtük" diye hitap eden kadına o kelimeyi yedirmenin mutluluğu almıştı. içkinin vermiş olduğu baş ağrısıyla, başımı yastığa koyar koymaz uyudum... yapmış olduğum davranışın kötü olduğunu biliyordum fakat bünyem böyle hakaretleri kaldırmıyor efendim...
not: seks içerikli sms atmak dedim ama başlık dikkat çeksin diye dedim. yazmış olduğum yazımda, seks içeriği olmasa bile tanımım doğru. hadi bye...
per discutere...
"vayy terbiyesiz, ahlaksızzzzzzz!" diye karşılık verilmesi gerek bunu yapan insana efendim.
risk budur.
rte'ye gider inşallah diye dua edilen sms tir .
at yalani ... inananı hikayesidir.
mesajın cevabını adliyede hakim önünde alacak kişilerin, güya eylenmek için yaptığı şeydir.
Şuursuz bir macera perest olmak.
Şaşırmış insanın yapacağı eylem. Kim bile bile salladığı numaraya seks içerikli mesaj atar ki? Hiç!
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar