bugün

son iki yüz yıllık süreç. ama hala kadim medeniyetlerden kalma temel toplumsal yapılanma tamamen erezyona uğramadığından dolayıdır ki oradan beslenerek modernist şımarıklıklar yapmak falan pek tatlı bir şey geliyor. hatta kadim medeniyetlerin birikimi olmasa karşıtlık adı altında çakma, adı tam konulmamış ideolojilerle tatmin olarak ülkü edinen ilkesi ilkesiz bir kaypaklığa ve her durumda sakıncalıyı sakıncalı olmaktan çıkarıp yeni sakıncalılar dayatma sevdasına ram olmak adına insan oldum dahi demeden göç edip gidilecek dünyadan. neyse ki bu diyalektik ile sanki çok yeni bir şey söylüyormuş gibi sorgulayan birey maskesiyle biraz fikir de cereyan etmiş oluyor.

sorguluyorum ben diyen adama uyuzum ben.
korkaklıkla itham eden, ama korkmaktan korkar hale gelmiş tiplere uyuzum ben.
salt farklılığı yüceltme kültürünü güzelleyene uyuzum ben ki farklılık denilen de tüm dünyadaki insanların tek tipleşmesi. hint kadınının sarisini değişmem global sürü insanına.
güzellik anlayışının bu kadar tekdüzeleşmesi sonrası artık sadece kaslı erkek arayışına düşen kadınlara köle olma vaktine az kaldı. kas yapmak zorunluluğu için tarlada çalışmaya gerek yok ama. modern salonlara buyuralım. siz yaptınız olum bu kadınları böyle.

eklektik düşlerde kaybettim benliğimi. eklektik bir baykuş kuşu gibi yeni şeyler söylüyor edası katmak moda.
kalbim sevgi dolu lakin, uyuzum, kızamam.
sev beni seveyim seni.

ilginin, beğeninin, imajımın kölesiyim. sorguluyorum babo.

bu kadim medeniyetlerden kalma aile düzenine isyanım. ayrımcılık ailede başlar. aile aile ayrım doğar ilk. seni yetiştiren ailenin ellerinden öpeyim.