bugün

çekilin karanlıklar, elimde projektör ile geliyorum, saçlarımı savura savura,
adımlarım yumuşak, korkmayın kaldırımlar, bulutlara basıyorum!!!
karanlıklarda taktığım, gecegörüş dürbümüm, çehremi aydınlatıyor, heryer parıl parıl..
mis kokulu çiçeklerin kukusunu tadıyorum, patlak tekerlekler ilerlememe izin vermese de,
ben tüm hevesimle arşınlar kat ediyorum...

çatlak sesler geliyor her bir yandan, duymazlıktan geliyorum.
hepsine birer birer balçık sıvıyor, ta en derinlere gömüyorum.
gözlerimi kapayıp, en önde duruyorum; bu oyun ne saçma, hemen ebeleniyorum...

ah ulan midesi genişler, ne adamlarsınız(!)

kızkardeşin bekaretini kaybettiğini kendisinden dinliyorsunuz da,
erkek arkadaşından dinlemiyorsunuz. sizi gidi geri kafalılar sizi(!)
halbuki, bir de karşı taraftan dinlemek lazım, bu yatak odası muharebesini!

yer yerinden oynar, her taraf kan gölü,
kulakları tıkamış herkes, sanki gün ölüm günü!

ilk gece birlikteliği, kan saçar ortalığa,
sanki mühim birşeymiş gibi, paylaşılmasını ister bazıları.
"gel anlat bana kuzum, öğrenmek istiyorum."

aykırı sesler, farklı eylemler, yenilik getirdiğini sanar kültürlere.
her yenilik, geliştirmez toplumları, her adım ileriye atılmaz kültürlerde.
fiilleri yorumlayan failler, kendilerini arşı adımlıyor sanar!
lakin, öyle değil be aga, öyle değil, öyle değil!

ha benden, sevgili seyircilerime, enkırmenime bir öğüt olsun;

"Öyle horozlar vardır ki, öttükleri zaman güneşin doğduğunu sanarlar."
H. Dunant