bugün

japon insanı için kabaca şöyle bir profil oluşturulabilir:

- uyumluluk esastır. tartışmaktan ve kavgadan hiç hoşlanmazlar
- anlayışlı, yardım sever, kibar, nazik, hoşgörülü, misafirperver insanlardır.
- kendi görüş ve duygularını gizlerler ve dolaylı olarak kendilerini ifade ederler
- gururlarına onurlarına son derece düşkündürler.
- rekabetin insanı olumsuz yönde etkilediğine ve yıprattığına inanırlar
- başlarına gelen türlü felaketler karşısında bile sızlanmak yerine sakin bir şekilde sorunun üstesinden gelmeyi tercih ederler.
- geçmişlerine, tarihlerine son derece saygılıdırlar.
- sessiz ve utangaç olmak japonlar için bir erdemdir.
- getirilen önerilere doğrudan hayır olmaz demek yerine, bunun için süre istemeyi tercih ederler.
- iletişimi çok açık ve seçik ve doğrudan yollarla sağlamak yerine daha gizemli ve sırlarla dolu yolları seçerler.
- yapacağınız öneri ve teklif ile karşı tarafı zor duruma düşürmek hoş karşılanmaz.
- topluluk içindeyken kızsalar bile çok nadir olarak açık olarak kızgınlıklarını gösterirler
- çoğu zaman diğer duygularını olduğu gibi üzüntülerini sahte bir gülümsemeyle gizlerler
--spoiler--
on dokuz yıl evveldi. stockholm'e gitmiştim. bir otele indim. geceydi.
sabahleyin, traş olmak için lavaboya gittiğimde, aynanın yanında ilginç bir not gördüm. lütfen diyordu, trastan sonra jiletinizi çöpe
atmayın. yanda bir kutu var, oraya bırakın. bir tek jiletle dahi olsa, isveç çelik sanayisine yardımcı olun. doğrusu hayretler içinde kaldım.
çocukluğumdan beri çelik eşya denince akla isveç çeliği gelir. birçok eşya üzerinde "isveç çeliğinden yapılmıştır" diye yazardı. iste o
ülke, kullanılmış bir tek ufacık jiletin bile çöpe gitmesini istemiyor, ona sahip çıkıyor, gelen turistlere rica yollu uyarıda
bulunuyordu.

isviçre'de zaman zaman, belli periyotlarda, radyolar, televizyonlar, basın bir haberi duyurur. şu tarihte, su saatte, adamlarımız gelecek.
siz lütfen hazırlığınızı yapın. okumadığınız, ilgilenmediğiniz, kullanmadığınız ne kadar kitap, dergi, gazete varsa, kâğıt, ambalaj,
kutu varsa, velev ki, bir ilaç prospektüsü dahi olsa, kapının önüne koyun. isviçre'nin kalkınmasına yardımcı olun. fazla ağaç ziyanına
engel olun.

beş yaşında idim. babaannem rahmetli, pirinç ayıklıyordu. bir tane yere düştü. babaannem eğildi, aramaya başladı. sağa bakıyor, sola
bakıyor, bulmaya çalışıyor. çocukluk iste, aman babaanne dedim. bir pirinç tanesi için bu kadar caba harcamaya, yorulmaya değer mi?
rahmetli ilk defa sertleşti bana karşı, öfkeyle doğruldu. sen oturduğun yerden ahkâm kesiyorsun, dedi. hiç pirinç üretilirken gördün
mü? insanlar ne kadar zorluk çekiyorlar. bir pirinç tanesinde kaç insanin göz nuru, alın teri, emeği, çilesi var biliyor musun?
utancımdan kıpkırmızı olmuştum.

aradan yıllar geçti. hukuk fakültesinde öğrenciyim. alain'in proposlarini okuyorum. birden irkildim. babaannemi hatırladım. alain,
bir insan yerde bir iğne görüp de eğilip almazsa, bütün uygarlığa karşı ihanet etmiş olur diyordu. ilave ediyordu. bir
iğnenin üretiminde binlerce insanin alın teri, göz nuru, el emeği vardır diyordu.

japonlar son derece sade, basit, yalın mütevazı yasayan insanlardır. evlerini mobilya ile eşya ile dolduranlar japonlara göre ruhen tekamül
edememiş, hayatın manasını anlayamamış, zavallı kimselerdir. böyleleriyle, zavallı, evini mezat salonuna çevirmiş diye eğlenirler.
bir insanin gösteriş için eşyanın esiri olması ne kadar acıdır. hepimizin yaptigi gibi vaktiyle japon ekonomisi bir darboğazdan
geçiyor. iç borçlar, dış borçlar gırtlağı aşıyor. zamanın başbakanı meclisi toplar. kürsüye çıkar. durumu olanca açıklığı ve tehlikeleri
ile anlatır ve su andan itibaren der, tanrı şahidim olsun ki, japonların iç ve dış borçları son kursuna kadar ödenmeden, pirinçten
başka bir şey yemeyeceğim. su üstümdeki elbiseden başka elbise giymeyeceğim. dediklerini yapar, en üstten en alta bir israftan
kaçınma kampanyası açılır. japonya bütün borçlarını öder. bu durumun toplumun bütün kesimlerini, tek istisna olmadan kapsadığını söylemeye
gerek yok.

geçenlerde japon imparatorunun sarayını gördüm. yarabbim, ne kadar sade, ne kadar mütevazı, ne kadar gösterişten uzak... gerekmediği
halde elektriği yakmakla, suyu kapamadan bos yere akıtmakta, gece çamurlu ayakkabılarımızı temizlemeden yatmakla, yemek yediğimiz
kapları yıkamadan bırakmakla biz de zalimler sınıfına geçmiyor muyuz?

hayat çok ince, akil almaz incelikte ipliklerle örülmüştür. her şey o kadar birbirine bağlıdır ki, ilkokul okuma kitabımızdaki bir sözü hiç unutmadım. bir mıh bir nal kaybettirir. bir nal, bir atı, bir at bir orduya savası kaybettirir diyordu.

maddi durumumuz ne olursa olsun, ister zengin olalım, ister fakir, hepimiz çok dikkatli olmak zorundayız.

bunda parayı da, maddiyatı da aşan büyük bir edep ve incelik vardır.
--spoiler--
kadınları kıllıdır.
japonlarla gerçekten yakınlaşırsanız kişiliklerini daha iyi anlayabilirsiniz:
1- abazan muhabbetleri çok severler * .
2- içlerinde ikinci dünya savaşından kalma bir acı vardır. imparatorluk ordusunun kurulup, amerika'nın anasını belleyecekleri günü sabırla beklerler.
3- müzik kültürleri çok gelişmiştir. fazıl say'ı bir türk'ten bile iyi tanırlar.
4- sizinle kanka olmadıkça asla hayır demezler. onun yerine "belki yaparız.", "belki gideriz." derler.
5- panik değillerdir. ama asla pratik zekaya sahip olamazlar. büyük ihtimalle ihtiyaçlarının olmayacağı bir b planlarının olmama ihtimali yüksektir.
6- nanpaları ağır sapıktır. onlar için kadın erkek pek farketmez.
7- yakuzası sizi asla rahatsız etmez. onların görevi sizin taşkınlık yapmanızı, uyuşturucu satmanızı engellemektir * . bazı mekanlar vardır, kapılarında no gaijin yazar yanaşmamak en iyisidir. *
8- hatun kısmı türk erkeği için idealdir. ama muhafazakar genleri zarar görmeye başlamıştır. kız arkadaşınıza kötü davranırsanız sukebanlar götünüzden kan alırlar * .
9- psikopatı, delisi, saygısızı fazladır ama başkalarına sarmama ihtimalleri yüksektir. yine de bu tarz uyarılar görürseniz şaşırmamanız gerekir. çünkü bu kuralları çiğneyen çekik gözlü doğuşlar çok fazladır. ha bir de aşırı milliyetçilerinden uzak durmakta yarar var sokakta sizi amerikan vatandaşı sanıp dayaktan komaya sokabilirler * .

http://cutsandglory.com/h...loads/2009/12/500x_13.jpg

http://www.japan-i.jp/blo...9/05/manner200901_pic.gif

http://wearevillains.com/.../04/japanese-subway-1.jpg

http://media.ebaumsworld....cture/730195/80739063.jpg

hadi bir de gece hayatı videosu ekleyeyim * büyük konuşmayı sevmem ama japon partileri mükemmeldir * . amerikalılar dışında kimse taşkınlık yapmaz, yapanlar da büyük ihtimalle dayaklarını yer otururlar.
http://youtu.be/nUxAzPIediI

heheh zorunlu ek: videodaki mekanın adı vanity ama ben velours'u öneririm. *

http://www.velours.jp
Rahat ve cana yakın insanlardır. Safranbolu'da adres sormuşlardı, ben tarif ederken sohbete başladık, güzel ve hoş bir sohbetti. Tek yanlışım gözlüklü olana cinsiyetini sormamdı. Erkek ya da kız olduğu pek belli değildi.
Tanışmak için can attığım insandır.
Edit :eğer bi arkadaşınız varsa lütfen beni tanıştırın güzel çirkin erkek kız hiç farketmez japon hayranıyım lütfen.