bugün

Geçen her bir an tanık oldu bir resme bakarak başka bir resim yapışıma.Kararlılığımı üzerime aldıktan sonra dozajını artttırmayı düşündüm bu resmin demin.Bunca zamandır yapmadığım bir resimdi madem baktığım o tablo, evet; şimdi etkili desenlerle bezeme zamanım gelmiş demekti.

Bir kadrajdan bakanlar oldu hayatıma, karşısındakini anılara ve hafızalara kazımakla meşgul olanlar vardır ya hani, işte onlardan. Hayatı bir kadraj kadar olanlar ve tüm dünyayı görebildiğini iddia edebilenler de vardı. Bazen hepsi aynı kişilerdei, bazen de her biri farklı açılara bakan kadrajlar oldular. Donuk olan her şeye karşı olduğum gibi buna da karşı çıktım, tablolarımı yaptım ben inatla. Şekillerimi, objektif mercekler yerine ruh ve akıl süzgeçimden geçirdim, bu aşamada bunu gördüğünü söyleyenler de oldu, tıpkı şuanda da olduğu gibi. Rengin herbir tonunu sakladım içimde, kullandığımdan değil ya canım; belki lazım olur diye! Bir çeviklikle hayatıma bakan bu mercek ardındakiler, bazen anlamsızlıklara bürüdüler tablolarımı. Evet, anlamazdım öyle resimden, ortaya koyduğum eserlerin geçmişine bakacak olursak bu çok aşikardı zaten. Tek işimin neden olgunlaştırmak adına hükümde bulunduğum, cevapsız soruların yanıtlarını 'cevap bulmamak için' araştırdığım bu coğrafyada yine de ve de ısrarla karşıma çıktı bu donuk mercekler ardındakiler. Hayatlarındaki değerlere pek saygı duymadığımdan olacak, pek sevdiklerini de söyleyemeyeceğim. Ama bu değerlerini görmediğim anlamına da gelemzdi ki; ortada bir değerin varlığını ve gördüğümü söyledim haykırarak, bazen de sessizce, yine de sevemediler pek, nedense artık! Zaten bu kısmı kimsenin de öyle işine yarayacak türden bir şey de değil. Ayrıntılarında boğulmadığım her bir cümle özetinde saklamıştım ben zaten esas olanları. Ortada dönen bir isyan vardı, bana aitti hem de. Tuhaf görünüyordu, dışarıdan bakınca isyana yönelecek en son adam bendim oysaki. Kime göre mi? Hemen söyleyeyim: Onlara, o merceklerin arkasında duranlara göre! Osun, ben yine de isyan etme hakkımı sonuna kadar kullanacağım. Ve sayısını azaltacağım yaşadığım süre içinde edeceğim isyanların. Fakat, bilinmesini istediğim önemli bir nokta şu: isyan ettiğim şey hiçbir şey'in kendisi oldu hep; etrafımdakilere, hayatıma sızanlara, beni bana yaralatanlara olmadı hiçbir zaman. Çünkü bildiğim ve anladığım kadarıyla bunlar benim hayatımda zaten olmadılar, ve hayatımda olmayanlara isyan etmek bomboş bir çığlığın izlerini oluşturacaktır. içimde çok fazla yer kapladığını düşünenlerin agresif ve tuhaf tavırlarımdan bir pay çıkarmaları gereksiz bu yüzden. Kıra döke gittiğim zamanlarda bile buna dikkat etmeye çalıştım, ve çalışıyorum da. Diğer yazdığım her şeydeki gibi bu yazıdada çok bir anlam aramamaları gerekli hatta, çünkü bu yazı da burada, diğerlerinin yanında duracak, ve nedeni bilinemeyen bir isyanın yazılı belgeleri gibi salınacak. Bense tablolarıma güzel ve anlamlı insan yüzleri yapmaya devam edeceğim, yok yok, yapmaya çalışacağım sanırım. Nedenlere neden eklerken, bir boşluğu doldurup bir diğerini tüketmek üzere kendimi tüketeceğim. Kimbilir, belki de yapacağım resimlere yansıyacak olan bu kendi halim olacak.

Yeni bir başlangıç gibi zor yeniden çizmek satırları. Yanında olduklarım, yanlarında olmadığım zamanlardaki gibi kalacaklar mı gibi bir soruyu sormak daha da zor! Bir muammanın içinde yaşayanların bir olasılık dahilinde ele alınması ne kadar zor değil mi? Kendisine bir külfet yükleyen kişiler, yani etrafımdakiler! Üzerinizde oldukça demode duruyor takındığınız tavırlar; sadece bir olayın bir olaya yaptığı etkilere takılıp kalışınız mahvediyor sizi. Etki-tepki gibi mi? Değil. Tepkisel yaşıyorsunuz sadece,ve etkileriniz o kadar komik ki! Bu yazıyı okuyanların büyük çoğunluğu bu saçma kavramları göremeyecek, farkındayım; bu yüzden de rahatım. Çünkü hayatta sadece tepki vermekle meşgul bir güruhun etkilerin temelinde yatanları ve kendilerini mahvedenleri görmelerini beklemek zaten saçma bir beklenti olurdu. Ve şimdi, bir boşluk daha doldu, bir diğerine doğru gidiyorum! Kendimi atıyorum, ve sonra yakalıyorum.Bunu tekrarlıycam en son boşluğa gelene kadar.Ondan sonra tutmayı düşünmüyorum, hayır hayır, bencillik değil ki bu. Sadece bir isyan, çok sıradışı da sayılmaz. Yanında olmayı vaad ettiğim, zaman zaman sorunlarına ortaklık yaptığım, arada sorunların nedeni, arada çözümü olduğum insanlar, çevrem, hayatına haksızlıkla girdiklerim, bir bakışı paylaştıklarım... Ne kadar çoksunuz öyle, yazarken bile zorlandım, acaba başka birileri kaldımı, diye. Hepinize bir hoşçakal çekeceğim zaman olmuştur, olacaktır da. istediğim çok bir şey miydi? Sadece bıraktığım gibi; eğer sahteyseniz sahte, gerçekseniz gerçek olarak kalın istedim! Küçük yalanlarla ve anlık ertelemelerle neden bu isteğimi reddettiniz ki? Eğer söyleseydiniz istemediğinizi, objektifler ardından görmek zorunda kalmayacaktım sizi, bir kaçınızı, hayatıma aldığım en değerlilerinizi... Karşımda görmek istediğim bir tablo iken, neden sahte bir resim karesinden baktınız ki? Neden "insan" denen yaratığın nasıl bir şey olduğunu, nasıl anlık yalanlarla ve sevgisizlikle kendini geri çekebileceğini sorgulattınız ki? Farkında olmadan çoğunuzun hayatına girmiş olabilirim belki; ama kimsenin hayatına sızmadım hiç. Sizler, isimlere sardığım, güzellikleri üzerlerine örtmeye çalıştığım insanlar, etrafımdakiler, bunu neden başarmayı bu kadar istediniz? işinizie iş katarak, mesafeleri mesafelerle örterek, bedeni araya koyarak neden bir adım gerimde, ve bir adım ilerimde durdunuz? Arkamı döndüğümde gördüğüm neden önümü döndüğümde gördüğümle aynı oldu ki?

Evet, haklısınız, soruların ağırlığını ense üzerinde hissetmek çok yorucu oluyor; ve yine evet, soruları bu kadar yıkıntının arasından bir enkazın altına haykırmak da zor oluyor.
Objektiflerin arkasına sığınanlar, merceklerin ardındaki hayatı tüketenler, sizler; hoşçakalın demiyorum hiçbirinize.
Arkamı karanlığa yaslayıp bırakıyorum gökyüzünü güneş'e, ay'a, yıldızlara...

Şimdi, nasıl istiyorsanız öyle kalın!