bugün

islâm hoşgörü dinidir... haşa ki aksini iddia etmek bir yana düşünmek bile benim için kabul edilemez. peki ama müslümanlar, islâmiyete yaraşır bir hoşgörüye sahip midir?

geçmiş zaman peygamber efendimiz, insanları müslümanlığa davet ederken kendisini taşlayarak kovmuşlar ve o an ellerini açıp da dilemesi hâlinde bir kavmin yer yüzünden silineceği aşikâr. peki ne diyor Allah'ın resûlü; "onlar inanmıyorsa da çocukları, onların çocukları arasından inananlar çıkacaktır."

e bugüne bakıyoruz, müslümanların "cihad" anlayışını gözlemliyoruz, alimallah. kişi, kendi içindeki cihadını tamamlamış da sanki, "ya müslümansın, ya da kâfirlere ölüm" diye atıyor kendisini ortalığa. be mübarek önce büyük cihad'daki noksanları gidermek noktasında göstersene iradeni milletin bilmemnesine akıl yoracağına. önce tartıda dürüst olup da ticaretini düzgün yapsana. ama yok, varsa yoksa eli silahlı, traş olmayı unutmuş(sakalını uzatıyor demiyorum, sakal kendiliğinden ve spontane uzamış görünüyor) tipler peyda olup da "biz allah'ın, askerleriyiz" diyerek çıkıyorlar ortalığa. bunu gören delikanlılar da gazlanıyor hâliyle ve "ya müslümansın, ya da kâfirlere ölüm" nidâları atıyorlar.

şimdi sorarım bu minvâldeki düşünce sahiplerine; biz, "benim inandığıma inanmayan her şart altında düşmanımdır." derken; bizden farklı inançları olan insanların bize düşman olması çok mu şaşılası? niye kızıp da ana-avrat küfrediyoruz ki israil'e?

öncelikle cihad'ı, doğru anlayacaksın. imân ettiğini söylediğin kur'an'da tekrar tekrar buyrulduğu üzere sana "dü-şü-ne-cek-sin" bunun, başka yolu yok. ileride senin götünü şıhlarının cennet'ten ayarladıkları tapu kurtarmaz, bilesin. kendi cihadını, tâ ruhunda yapacak ve sonuca bağlayacaksın. ne bileyim işte baldızının kıçına bakıp da, cinsel organını sıvazlamayacaksın misâl. sonra, büyük cihâdı düşünmeye başlayacaksın. yoksa ki portakalı, önce yer ve sonrasında soymaya kalkarsan midene, bağırsaklarına yazık.