bugün

Bir toplum ancak geçmişinden ders alabildiği ölçüde geleceğini tasarlar. Evet mazisi adına unutkan olan toplumların bugünlerini ve yarınlarını sorgulamadan, rastgele ve yorum becerisinden uzak yaşamaları kaçınılmazdır. Çünkü bir toplumun geçmişi, kültür bütünlüğünü oluşturmakla beraber, insanların olaylara bakış açılarını, algılarıyla beraber tepkilerini de geliştirir. Bunun sonucunda oluşan tecrübeye dayalı atılacak adımlar, bir toplumun geleceğini inşa eder.

Bu noktada bizim toplumumuz sanırım biraz tecrübesiz daha doğrusu tecrübelerini unutmuş diyebiliriz. içinde yaşadığı zamanı dahi yorumlamaktan uzak, mantıklı ya da mantıksız, doğru veya yanlış herhangi bir duruma ilişkin düşüncelerini, duydukları üzerine bina eden bir insan topluluğu ile karşı karşıyayız. Bu tam olarak başta ifade edildiği gibi geçmişte yaşananları unutarak acılara teselli aramak, unutmayı yegâne hasar tamir cihazı olarak görmekten kaynaklı bir sorun.

Geçenlerde bir yakınım, ‘insanımız çok çabuk unutuyor’ diyerek, alışılmış tabiriyle, güldürürken düşündüren bir fıkra anlattı:

Alzheimer hastası olan iki kadın, başka bir Alzheimer hastası olan arkadaşları Düriye’nin evine misafirliğe giderler. Düriye bir ara ‘kahve yapayım beraber içeriz’ der. Kahveler içilir. Bir süre sonra kahve içtiklerini unutan Düriye misafirlerine ‘buraya kadar gelmişsiniz bi kahve içmeden bırakmam’ der ve kahveleri yapar getirir. ikinci kahvelerde içildikten sonra misafirler müsaade isteyip kalkarlar. Yolda giderken kadınlardan biri diğerine ‘şu Düriye de ne cimri kadın. Evine kadar gittik bi kahve bile ikram etmedi’ der. Bunun üzerine arkadaşı asıl noktayı koyar ‘sen Düriye’yi nerde gördün.?’

Halimizi çok güzel ifade eden bir durum. Nitekim yıllarca ‘elsiz ayaksız kötürümleri herkül zannedip alkışladık. Daha düne kadar talut olarak gördüklerimizi şu an haklı olarak kabul etmesekte en azından insaflılarmış diye yâd ediyoruz. Şimdilerde de tam da bu unutkanlığın sıkıntısını çekiyor gibiyiz...

Edit: imla hatası.