bugün

insanın belki de tek uslanmadığı konudur sevgi, aşk. ne kadar yara alırsa alsın karşı koyamaz, gem vuramaz hislerine. ne kadar tecrübeli olursa olsun, her yeni aşkla ilk günkü gibi çarpar yüreği. bir çocuğun lunaparkta istediği oyuncağa bindirildikten sonra oyuncak çalışana kadar geçen sürede duyduğu heyecan gibidir. içi kıpır kıpırdır ve ilerisini kestiremediği yeni heyecanları da beklemektedir.

en güçlü kadın. ayakta durmayı en iyi bilen kadın her ne kadar muhtaç değilim bir erkeğe dese de, aslında ister bir erkeğin sevgisini ve şefkatini. hiç düşmeyeceğini bilse de düşünce tutacak birinin varlığını ister. ağlamayacak olsa bile ağladığında onu göğsüne bastırıp teselli edecek birini bekler.

yalnızlığı seviyorum diyen, kimseyi sevemem, bağlanamam diyen bir erkek de en az kadın kadar ister sevilmeyi. yorgun bir akşamında günün, sevdiğinin göğsüne yaslanıp tüm dertlerini unutmayı ister. bir çocuk gibi şefkat bekler. koyup başını sevdiğinin dizine, küçük bir çocukmuş gibi şımarmak ister. saçlarıyla oynanmasını ister belki de. en güçlü erkek bile muhtaçtır bir kadının sevgisine. her ne kadar kabul etmese de.

kısacası kandırır insanoğlu kendini sık sık. sanır ki sevilmekle güçsüz olmak aynı kapıya çıkar. sanır ki yalnız adamlar daha güçlüdürler ve biri sizi sevdiği zaman gücünüzü elinizden alır. ama sadece sanırlar, oysa yanılırlar.
insanların, hayvansal içgüdülerinin en yoğun olduğu dönemdir. bir kediyi, bir köpeği nasıl seviyorsanız onu da öyle sevmenizi beklerler. *