bugün

makinenin ne olduğunu herkes çok yakından biliyor. sınırlarını, neler yapabilip neler yapamayacağını, nelere ihtiyaç duyduğunu, çalışma prensiplerini tam anlamıyla uzmanı olan insanlar tarafından en ince ayrıntısına kadar biliniyor.

peki ya insan? şimdilik sadece sahip olduğumuz vücudun işleyişi hakkında bilgi sahibiyiz. kan nasıl üretilir, sindirim sistemi, enzimler, kemik yapısı, vs. insanlık olarak bu konuların her birinde (henüz medikal tekeller kullanılmasına izin vermese de) en ince ayrınıtısına kadar bilgi sahibiyiz. ancak bu sistemlerin ne şekilde yönetildiği, neden öyle olduğu hala bir muamma. yani pek çok kez nasıl işlediğine hayret ettiğimiz hayvansal içgüdülerden (bal petekleri, örümcek ağları, farenin yavrusunu koruma içgüdüsü, vs.) farklı bir mekanizmayla çalışıyor ve biz henüz bunu bilmiyoruz.

bir kolumuz kopsa ve yerine protez takılsa; ve biz bu protezi normal insan kolu gibi mükemmel şekilde kullanabilsek artık insan değil miyiz? peki ya iki kol? bacakları da ekleyelim. kan, sindirim, boşaltım sistemlerini tüm organlarla beraber ekleyelim bu yapıya. bir şekilde tıp teknolojisi gelişti ve elimizde günden güne normal insan dokusu yerine elektronik "parça" kullanan bir insan var. peki onca "parça" değişiminden sonra ilk başta tanıdığımız insan değil mi o artık?

yukarıdaki satırları okurken sinir sistemi, beyin, bilinç gibi kelimeler geldi aklınıza. o halde insan olmak beyinde mi saklı? ya beyninin bir kısmı tümorle beraber alınan ve hala yaşayan insanlar? insanlıklarından ne kadar kaybetmiş olurlar? ya da beynin kişilik tanımı olan ön lobunu tamamen çıkardık, ve artık sadece hafızayla ilgili yan loblar ve anlık karar mekanizmasından sorumlu geri lob ve hormonlar ve duyulardan sorumlu kortex kaldı. bu canlı ne kadar insan? bu sırada çıkardığımız organların her birinin yerine de elektronik eşdeğerini koyduk. bu canlı(?) ne kadar makine?

belki de en başa dönmek gerek: laptoplarımıza usb ile bağlansak da artık bu çile bitse...
battlestar galactica aklıma gelir, sonunda insanlık kazanır.
Dr. Who adlı dizide sık sık karşılaşabileceğimiz bir vakka.