bugün

insanın inandığı şeyleri kaybetmesi durumudur. inanç bir insanın ihtiyacıdır. ihtiyaçların giderilmesi zorunludur. inanç da bir ihtiyaç olduğundan giderilmesi gerekir.
ama hayatta bazı yaşanılanlar vardır ki, insanda ne inanç bırakır ne de inanma gücü. kendine bile inanmaz artık insan. kendine inanmayan insan başkalarına nasıl inanabilir ki? herkese o önyargıyla yaklaşır artık. bir kere canı yandı mı insanın, bir kere güveni kırıldı mı, hayatının geri kalanını insanlara inanmamakla geçirir artık. çünkü bilir, daha fazla inanç, daha fazla mutsuzluk getirecektir. simalar değişse de sonuçlar aynıdır. her insan birbirinin taklididir.
inanmayın efendim. kimselere hem de.
(bkz: losing my religion)
inanç, kişiyle olgu arasında incecik bir iple kurulan bağdır aslında. Kiminde hiç kurulamaz, kiminde ipler halata dönüşür hiç kopmaz. Bir gece oturup düşünürken, nedensizce kopar son teli. Bir ucu orada, bir ucu burada. Birbirinden habersiz...
En büyük kazançtır birde duygularının en azından bir kısmından sıyrılırsan, daha ne ister ki insan?