bugün

iktidar olan sınıfın devleti de kendi ideolojisinin menfaati doğrultusunda şekillendirdiği gerçeği karşısında normal karşılanması gereken bir durumdur . Demokrasi çığırtkanlığı yapmak anlamsızdır . Ülkemiz 1929'lardan bu yana darbeler , ekonomik krizler ile emperyalizme göbeğinden bağlanmıştır . Kuruluş dönemindeki ulusal burjuvazi de kapitalist çarkın fırsatlarında iyi yararlanmış ve günümüzde forbes dergisinde dünyanın en zengin 100 grubu içerisine girebilmeyi başarmış kapitalist tekeller olmuşlardır . Ülkeyi de siyaseti de yargıyı da bunlar yönetir . iktidarlar da iktidarlarını koruyabilmek için seçimlerden önce bu tekellerle çoktan kontrat imzalamışlardır zaten . Geriye kalan adalet diye çığıran 7 milyon yoksul ve hak-özgürlüklerinin kısıtlandığından dem vuran halktır .
hukukun siyasallasmasi en cok iktidarin baskisi ile hukukun etkilenmesi seklinde olur. danistay'in bazi yurutme erki icraatlerini durdurmasi hukukun siyaslalasmasinndan degil, siyasetin hukuksuzlasmasi sonucu ortaya cikar.
(bkz: kuvvetler ayrılığı) *
hukukun siyasallaşmasını sadece parti kapatma ile özdeşleştirmek yanılgıdır.
son dönem Danıştay uygulamalarına da bakıldığında verilen kararların yürütmenin takdir yetkisini kaldırır nitelikte olduğu görülecektir. bu sorun a partilelerin veyahut b partililerin sorunu değildir. bu demokratik sistemin tam manasıyla oturmamış olmasının sonucudur.
anayasanın yap-boz hale getirilmesidir.
(bkz: yargıçlar iktidarı)
hukuki mercilerin kendilerini siyasi bir organ gibi görmesi ve yürütmenin karar ve eylemlerine haksız müdahalesi.