bugün

klasik bir çalışan ritüelidir. her şey yatmadan önce kurduğunuz telefonun ya da saatin karna kramp sokan zilinin çalmasıyla başlar. sıcacık yatağınızdan bin bir küfür savurarak kalkarsınız ve oda ile banyo arasındaki mesafede kafaya kazırsınız. bugün istifa edicem. keyifsizce ve alelade giyinirsiniz. serviste aklınıza istifa mektubunda neler yazacağınız ve ertesi gün bu sıkıntıyı ve trafik keşmekeşini çekmeyeceğiniz gelir. yüzünüzü cama dönüp gülümsersiniz. o sırada yanınızda duran otobüsteki kızın size baktığını görürsünüz. içinize huzur dolar. yan gözle onu kesmeye ve takip etmeye başlarsınız. derken trafik sıkışıklığını aşıp ayrılırsınız. şirkete gelirsiniz. içinizde bir volkan patlamaktadır. sabah telaşı geçsin de müdürle konuşayım dersiniz. kafanızda ona söyleyeceklerinizi belirlemeye çalışırsınız. müdürün odasını gözlersiniz. -mnısktğmn evladının odası da boş kalmıyor ki- adeta kerhane kapısı gibi. boş bir kağıt alıp yazmaya başlarsınız gizli gizli. bir şeyler karaladığınızı gören iş arkadaşlarınız yanınıza gelir. "ne yazıyon?" lan der. olay netleşmeden söyleyemezsiniz. salakça bir "hiiiççç" dersiniz. yazmaya devam edersiniz. bik bik bik tarihindeki görevimden özel sebeplerden ötürü istifa ediyorum" gibi abuk bir cümle yazarsınız. isim soyadınızın altına skndrik bir imza çakarsınız ve katlayıp cebinize koyarsınız. gün boyu ayaklanıp yerinize oturursunuz. sürekli bir med cezirdir bu. derken müdür yanınıza yaklaşır. zeus yaklaşıyormuşcasına korkarsınız. "acaba anladı mı istifa etmek istediğimi" diye de kramp girer midenize. "naber free bey" der size. içinizden bir oh çekip "teşekkürler x bey, siz nasılsınız dersiniz" yüzünüze bakmadan geçer gider. halbuki siz o sırada tam da sizinle bir şey konuşmak istiyorum, müsait misiniz" diyeceksinizdir. toplantıya çıkmıştır. ne zaman geleceği meçhuldur. gelse de yine odası boş kalmaz ve gün biter. ertesi gün olur. sabah telefonun alarmı çalar. karnınıza kramp girer. bin bir küfür ederek kalkarsınız. bugün kesin istifa edicem diye kendinize telkinde bulunursunuz. evin içinde gömlek kravat ve donla yana yakıla dün giydiğiniz pantolonunuzu arasınız. nerde lan bu diye cinleriniz tepenize çıkar. aynada kendinizi görürsünüz. gülersiniz. annenize pantolonum nerde yahu?" diye çıkışırsınız. "paçaları kirliydi, yıkadım" diye bir yanıt alırsınız. içiniz yanar.istifa mektubunuz pantolunun içinde kalmıştır. servise binersiniz, trafik sıkışır. kafanızı cama dayanırsınız. yandaki şeritte duran otobüsün içinde dünkü kızı görürsünüz. masumca size bakmaktadır.hınzır güneş alnınızı yakar. o'na gülümsersiniz... ve kendi kendinize söylersiniz. ben bunu bir daha ne zaman görücem...
güncel Önemli Başlıklar