bugün

kişiye ve yasadıklarına göre degişek durumdur. insan ömründe daha kötüsünü görmediğini düsünür.
beterin beteri var gerçeği düşünülürse, kişi tarafından yaşamı boyunca "hayatımın en kötü günü" şeklinde belirtilemeyecek gün.
sabah kalkarsin, gözler çapak çapak ve hiç uyumamış gibi. yorgun ve bitap. alelacele kahrolasi iett otobusune binmek için acele edersin. binersin. tiklim tikişik otobuste otobuste zar zor işe hicret edersin.

iş yerine arz-i endam edersin. patron, müdür yahut üsttün hadi calisma arkadaslarin virvira baslar.

görmezden gelirsin...

cayini içer yarim yamalak bir iki seyler tikinirsin.

haldir huldur calisirsin, kavga dövüs ile ögle yemeginde bir seyler yersin gözün gazetede.

mesain biter. tiklim tikiş iett arabasi ile kendini dar eve atarsin.

televizyonu acar gene bir şeyler zikkimlanirsin. cok yorgunsundur. yigili faturalari ödemek için plan yaparsin.

bu planlarda yapmak iştediğin seylerin bedelini ödeyemeyeceğin için ertelemek mecburiyetinde kalirsin.

uyuklarsin ufaktan ve zibarir yatarsin nihayetinde...

gene ayni kosusturmalar devam eder.

ve bu kosusturmalara yeni aktorler eklenir ve odenecek fatura sayisi artar.

gün gelir emekliliğin zamani gelir.

emekli olursun güc bela.

in merdiven cik merdiven.

sonra düsnürsün acaba en kötü günüm hangisiydi dersin?

ama hepsinin bombok oldugunu anlarsin.

ve şunu sorarsin en iyi günüm hangisiydi?

hatirlayamazsin.

hay allah kahretsin dersin,

ömrümü bir vehime harcamisim dersin.

bu oyun aktorleri ve sahneleri değisik olarak her yerde oynaniyor.

sözün özü; güneş bize haram be usta....
dündü...

oysaki gün güzel başlamıştı. güneşli bir istanbul sabahına uyanmıştım. o kadar yağmurun, çamurun, soğuğun ardından güneşi görmek iyi gelmişti. dün istanbul'a bahar gelmişti...
gün ne kadar yoğun olursa olsun, mesai saatleri ne kadar uzarsa uzasın bahar gelmişti işte... ta ki o telefona kadar,
o telefon ki dünyamı allak bullak eden, beni parçamdan ayırmaya çalışan aletti.
kelimeler kulaklarımda çınlıyor, gözüm görmüyordu. tek bir düşünce vardı aklımda "dedemi görmeliyim"...
hastanenin kapısındaydım, dedem, kıymetlim yoğun bakımda... görmeme izin yok. onsuzluğu düşünemiyorum. travma geçiriyor beni duyamaz ki zaten. peki yanında dursam hissedemez mi beni? ruhunu hissedemez mi insan? bu duvarlar neden bu kadar kalın? ben neden bu kadar çaresizim? neden ellerim kollarım bağlı benim?
almıyorlar içeri, göremiyorum herşeyimi, zorla çıkartıyorlar dışarı beni, gömülüyorum. anneannem aklıma geliyor...
hala bir gelişme yok, "kendinizi alıştırın" diyor doktor ama neye, hangisine?

dün bahar geldi istanbul'a... güneş açtı, bulutlar dağıldı dün...

gök vazgeçti ağlamaktan, ben başladım...

bahar... gel artık. tekrar.
o günden sonra hayatın bir daha eskisi gibi olamayacağı gündür. dönüm noktasıdır. bitimdir, yaşama sebebinin sona ermesidir.

hayatındaki kalenin düşmesidir. olanların ardından bir oyuncak tavşanın sevimliliği bile gülümsetemez insanı. yeni bir hayat başlar ve o hayat, o günden önceki hayatı da kahrettirir.

sarılamamak, hayata. artık bitmesi dünyada seni en çok seven kişinin. gitmesi, seni dünyaya getirenin.
insanın hayatta kırılma noktasını oluşturur. en kötüsü ölümdür, kaybetmektir. bir dakika öncesinden bile çok farklısındır.
beyniniz arka tarafında ki damarın, hızlı atışını hissetiğiniz gündür. düşünemezsinizsanki bir arızalı makina gibisinizdir ya.
1938 yilinda 10 kasim'da bir ornegi gerceklesmistir.
eğer o gün yaşam sona ermediyse; belki de en kötü olmayan gündür.
o anlık içinde bulunduğun en kötü durumdur; ancak kimse daha kötüsünü yaşamayacağının garantisini veremez.
Hayat devam ettikçe 'en'lerin sınırı ve zamanı da değişir.Bu soruya cevap vermek imkansızdır.
henüz yaşamadığınız bir gündür. emin olun.
(bkz: babanin ölmesi)
güncel Önemli Başlıklar