bugün

ikinci boer savaşı (bkz: boer savaşları) sırasında ingiliz hükümetinin güney afrika'da boer esirler ve siyahi afrikalılar için 1900-1902 döneminde kurduğu toplama kamplarıdır.

1898'de başlayan ikinci boer savaşı'nda, ingiliz güçleri, 500.000'e yakın asker ile iki boer devletinin ( (bkz: orange free state) , (bkz: transvaal) )topraklarını da büyük ölçüde ele geçirmelerine rağmen, boerler bu kez de gerilla savaşına başlamış ve ingiliz güçlerine kayıp verdirmeyi sürdürmüşlerdi. bu gerillaların işgal bölgelerindeki yerel boer halkından ve afrikalı siyahilerden yardım alabilmelerini önlemek için ingiliz kuvvetleri boer çiftliklerini yağmalamaya ve yakmaya başladılar; su kaynaklarını ve kuyuları zehirlediler ya da kuruttular. bu durumu takiben, yerel halktan çok sayıda kişiyi kullanılamaz haldeki çiftliklerden toplama kamplarına sürdüler. ilk önce savaş nedeniyle mülteci duruma düşen siviller için yapılmaya başlanmış olan kamplar, giderek korkunç yaşam şartlarına sahip toplama kamplarına dönüştü.

en sonunda boerler için 45, siyahiler için ise 64 çadır kampı oluştu. siyahi nüfusun çoğu ingilizler için düşman olarak görülmese de yine de çok sayıda yerli siyahi de (sayıları toplam 107.000 civarında tahmin edilmektedir ve ne kadarının kamplarda öldüğü konusunda sağlıklı bir istatistik yoktur) toplama kamplarına götürüldü. ingilizler boer savaş esiri erkeklerin önemli bölümünü (28.000 esirden yaklaşık 25.630'u) denizaşırı sömürgelerdeki kamplara (atlantik'teki adalar ve hindistan gibi) göndererek savaş bölgesinden uzaklaştırmayı tercih etmişlerdi, dolayısıyla toplama kamplarındaki boerler'in çoğu kadınlar ve çocuklardı. kamplardaki nüfusun artması, giderek yaşam koşullarının iyice bozulmasına ve salgın hastalıklara yol açtı. bu da, boer kamplarında 26.000'den fazla kadın ve çocuğun (toplamda da yaklaşık 28.000 kişinin (siyahilerin kamplarındaki ölümler bu rakama dahil değildir)) ölmesine neden oldu.

bu uygulamalar güney afrika ve ingiltere'de bazı kamuoyu tepkilerine neden oldu. bu kamplardaki kötü şartların iyileştirilmesi için kampanyalar yapıldı. tepkiler sonucu boerler'in tutulduğu kamplarda kısmi iyileştirmeler olduysa da, siyahilerin tutulduğu kamplarla hemen hemen kimse ilgilenmedi ve oradaki kötü koşullarda kayda değer bir iyileştirme çabası da olmadı. siyahilerin tutulduğu kamplardaki nüfusun ne kadarının öldüğü konusunda sağlıklı kayıtlar olmasa da, bu kamplardaki ölümlerin de esir sayısının en az %12'si olduğu tahmin edilmektedir.

arthur conan doyle'un da bir gönüllü doktor olarak savaş bölgesine geldiği ve bölgedeki berbat sıhhi koşullar hakkında epeyce dağıtımı yapılan bir broşür yayınladığı belirtilmektedir.

bu toplama kampları, modern tarihteki ilk örnek olmasalar da (daha önce 10 yıl savaşı esnasında ispanyollar, filipinler'deki isyan sırasında abd bu tarz toplama kampları kurmuşlardı), bu kadar geniş bir nüfusun ve ağırlıklı olarak kadın ve çocukların topyekün kamplara sürülmesi anlamında ilk örnek sayılmaktadırlar. yukarıda anılan uygulamalar ve kamplardaki kötü şartlar anlamında en kötü noktalara lord kitchener'ın bölgedeki yöneticiliği esnasında gelindiği belirtilmektedir.