bugün

rüzgar olup esiyorum derin soluğuna ve yaşam veren kalbin oluyorum...teslim alıyorum ruhunu bedenime, bir seni seviyorum senden öte...bilmiyorsun, adın tek ezber yüreğime; gözlerim keman ve gözlerin keman çığlığı...gönlüm eski yerinde artık...herşeyim, yeminim sana...dönüşü yok sözümün, yalanım yok, tek sahibisin kalbimin...sensin, kapısını yokladığım sesin ve beni delirten nefesin...aklımın nikahı sana...sana yalnızım, rüzgarım soluğuna, yaşam veren kalbinim...adın ezberim, yeminim var gönlümde; gözlerim keman ve gözlerin keman çığlığı...koşarak geldiğin zindanımda kilit vuruyorum üzerine, senden başkası yalan artık, sensin beni tamamlayan, sensin güneşin doğmasına sebep...seni seviyorum...seni öyle acımasız seviyorum, öyle haşin...gözümün nuru sardunyamı sana büyütüyorum, yollarını gözlüyorum, senin yağmurunla ıslanıyorum; gözlerim keman ve gözlerin keman çığlığı...seni düşünüp kanatlanıyorum havalara... öyle bir uçuyorumki kuşlar bile şaşıyor...o vakit ne şiirler ne yağmur ne fırtına ne ölüm ne okyanus ne martı kalıyor aklımda...o vakit hiçbirşey, hiç kimse...tek seni çiviliyorum gökyüzüne ve melekler topluyor tılsımını aşkımın...masallaşıyorum, içimi titreten seviyorumla...sessiz sedasız bir akşamüstü güneşlerin arasında kalıyorum; gözlerim keman ve gözlerin keman çığlığı olacak kadar derin, buğulu, yanık ve yalın...ben, gözlerine gözlerimde aşk diye seni çalıyorum; gözlerim keman...
gözlerim keman, bütün güzel nağmeleri yalnız seniN gözlerini göRÜP, ONLARIN DERiNLiĞiNDE ERiDiĞi ZAMAN CALIYOR...

Derdim, kederim ne ? Biliyor musun yanıtını?... Neşemi, sevimcimi, yaşama gücümü yitirdim... O coşkulu, mutlu, umutlu günlerimi ne de çok özlüyorum... Öylesine bir özlem ki bu; ne sen sor, ne ben söyleyeyim... Sevdiklerim, özlediklerim ve bana dost olanların her biri başka bir yerde; hiç birine kavuşamıyorum...BUNLARI DÜŞÜNÜNCE GÖZLERiM DOLUYOR KEMAN SUSUYOR...

Dalları fırtınada kopmuş bir ağaç gibiyiz... Her dalımız bir sınır boyunda, her yaprağımız bir ülkeye savrulmuş. Bir yanımız vizeli, bir yanımız kaçak... Zaman geçiyor, hayat geçiyor, ömrümde akşam NAĞMELERi çalmaya başladı bile... insanın mutlulukları, GECiKTiKÇE heyecanları, hayatı, yaşadıkları geride kalıyor...

BENim gibiler yıllar geçtikçe daha bir duygusallaşıyor... Binbir düşünce üşüşüyor beynime... Anılarla, özlemlerle boğuşmak beni yıpratıyor... iç acısıyla dolu, yaralı, bin yerinden vurgun yemiş bir gönülle acılara karşı umarsız olmaya çalışıyorum ama olmuyor...

Belki bir gün son bulacak ufuklarda solar hüznüm... Hala bir şeyler bekleyerek bulutsu bir sise gömülüyor her şey...
GÖZLERiM KEMAN, SENiN GÖZLERiNi GÖREBiLME UMUDU iLE EN GÜZEL NAĞMELERiNi BiRiKTiRiYOR... TEKRAR GÖZLERiNDE ERiYiNCEYE KADAR SESSiZCE BUĞULU BEKLiYOR...
GÖZLERiM KEMAN...SENi ÖZLÜYOR...
gözlerim keman bu gece, hayata sımsıkı sarılmış besteler, senin yokluğunda bıraktığın sesleri sildiler. gidişinde ki o zerafetin ince örtülü kokusu çoktan sarmıştı odamı. ardından baka kalmak mı? işte o ince örtülü zerafetin nefis kokusunun buruşmuş olması... kırık kalbimin arkasında gizlenmiş minik eller bu işin tek sorumlusu.

sabah olsun diye çok bekledim senin besteni çalarken gözlerim, her es' de biter diye ümit ettiğim fakat o hüzünlü parçanın sonuna bir türlü gelemediğim notalar bırakmıştın bana. tekrar tekrar çaldı maestro bu parçayı, maestro kalbimdi. bu eşsiz bestenin şefi. o yönetti içimdeki orkestrayı. o dindirmek yerine, bana geri verdi seninle soluksuz geçirdiğimiz her saniyeyi...

gözlerim keman bu gece, ne bir yalnızlık şarkısı bu çalan ne de bir veda. sadece kapanmış yaralarıma acı yerine nota basan ve gözlerimden damlayan her damlanın içinde ki aşkı sana anlatan bir eser, sensiz geçirdiğim gecelerin ardından bana kalan.

gözlerim keman bu gece, hayata sımsıkı sarılmış besteler, senin yokluğunda bıraktığın sesleri sildiler. bir gün bu nadide konsere gelirsen eğer, içimdeki şefler senin besteni asla bitirmeyecekler.