bugün

en dandik mutlu ve bosvermis zamanlarda,
kimseyi biyerine takmadigin, yeryüzünü ayaklarinin altinda hissetmedigin durumlarda,
zorunlu insan iliskilerini, boktan arkadas sorunlarini salladigin vakitlerde,
müzigi son ses acip sokakta aylak aylak dolandigin bi vakitte,
basmamaya calistigin cizgileri sieleyip yüzünü rüzgara verip gözleri kapadigin anda, adimlarini sayarak carpip carpismadan iradeni zorlayarak oynadigin en sevimli yalnizlik oyunlarindandir.

ardindan sekerek kosmaca, aniden neselenmece gibi oyunlarla birlesirse degmeyin keyfinize.
böyle zamanlarda frenlemece oynamayin sakin,
bi yerde hayat basiverir sizin yerinize zaten.
kargaşayla, kuru gürültüyle, iletişim kopukluğu ve gülmeyen yüzlerle karşılaştıkça insanın bir süre denediği, daha sonra burnunu ağaç ya da direklerden korumak için vazgeçtiğidir. ne de olsa dünyada tatlı şeyler de vardır, buram buram oksijen, yağmur yağarken toprak kokusu gibi. o yüzden göz kırpmadan üstüne gidilmelidir hayatın, gözü kapamayı bırakın, göz kırpmadan.
nil- olcay sen buradan gözün kapapalı yürüyebilir misin?
olcay-tabi yürürüm.
nil- hadi canım kimse ordan yürüyemez sen bile, belki ismet...
olcay-yaa ismet kim, sen şimdi gör...
nil-alo ismet...
bu salak 6. kattan düştü canım nerdesin...?
göz organının ve görme yetisinin ne büyük bir nimet olduğunu idrak ettirecek eylem. ayrıca amaları anlamamıza da yardımcı olabilir.*
sarhosken yapilan eylemlerden birisi. hele ki istiklal caddesinde ayri bir zevk veriyor
küçükken en çok oynana oyunlardandır. zamanın favori arkadaşıyla birlikte iddaya girilir. sola doğru otuz beş adım atabilen çikolata yer.
bide gözleri kapatıp gözleri görmeyenleri anlama oyunu vardır ki o çok da neşeli değildir. her yaşta oynamak gerekir.