bugün

2016 filmekiminde izlediğim, boş ev ile ünlenmiş kim ki dukfilmi. geu-mul orjinal adı, ingilizceye the net, türkçeye ise ağ olarak çevrilmiş. biraz anlatayım filmi.

öncelikle festival kitapçığında konusunu okuduğumda baya bir gözüm korktu. çünkü fazla siyasiydi konusu. "eyvah" dedim, "kesin uyutacak beni." ama karar vermiştik bir kere, girdik filme.

korkularım yersizmiş. hayır aslında filmin konusunun temeli gene siyasiydi ama siyaset harici, apolitik insanları boğacak türden değil. yani siyasi karmaşaya, uzmanının bildiği terimlere sokmadan yaptı siyasetini. oradan takdirimi kazandı film en başta.

filmin konusuna gelirsek;


--spoiler--
efendim kuzey kore'li bir balıkçı var. fakir denilebilecek bir maddi durumda. bir karısı ve bir çocuğu var. günlerden bir gün bu adam her zamanki gibi balığa çıkmak için sabahın köründe teknesine geliyor. işte eşyalarını atıyor teknesine ve kıyıdan ayrılır. bu arada kendisi teknesini ailesi kadar sevmektedir. neyse işte kıyıdan ayrılınca açılmak için motoru çalıştırmaya çalışıyor fakat motor çalışmıyor. sonradan motora balıkçı ağının takıldığını fark ediyor bu balıkçı dostumuz. "herhalde ağdan kurtulur" diyerek daha da yükleniyor motora ve motor iyice bozuluyor ve tamamen perte çıkıyor. kuzey-güney kore sınırında oluyor bu olaylar ama. yani adam teknesini oraya koyuyor. motor bozulunca yavaş akıntı bu adamı teknesiyle yavaş yavaş güney kore sınırına doğru sürüklüyor.

bildiğiniz üzere kuzey kore bu ikiliden en serti, en katısıdır. iki ülke arasında çok büyük bir düşmanlık vardır ve bir sınırdan diğerine geçmek çok kötü sonuçlar doğuracaktır. özellikle katı kuzey kore için. neyse, sahildeki sınır güvenlikleri kayıkta neler döndüğünü anlamaz, hatta balıkçıya silah bile doğrulturlar. onu güney kore'ye geçmeye çalışıyor sanarlar. balıkçı ise ne yapacağını bilmez bir şekilde güney kore'ye doğru sürüklenmeye devam eder. yukarıda dedik ya, teknesini ailesi kadar seviyor diye, o yüzden teknesinden atlamak istemez ve kendini yavaş yavaş güney kore'de bulur.

sınırı geçer geçmezi bu balıkçı dostumuzu güney kore polsileri hemen sorguya alır. onu kuzey kore casusu sanmaktadırlar. filmin bu evresi işte o beni korkutan "siyasi çıkmazların" başlangıcı olacaktır. güney kore'de ki dedektif, bu balıkçı dostumuzun casus olduğuna emindir, değilse bile onu casus çıkartmak için elinden geleni yapar. bunun nedeni ise geçmişte buna benzer bir olayda büyük bir hata yapmasıdır. aynı zamanda kuzey koreli'lerden çok nefret eder çünkü ailesi bu iki ülke arasındaki savaşta ölmüştür.

bu arada balıkçının başına bir koruma dikerler, kendisine zarar vermesin, güney kore'de birisi ona yardımcı olsun hesabıyla. kendisi çok iyi yürekli biridir ve balıkçı dostumuza elinden geldiği kadar yardım eder. onun casus olmadığına emindir. ona acımaktadır aslında. onun sıradan bir balıkçı, bir aile babası olduğunu düşünür.

neyse gel zaman git zaman, bu balıkçının casus olduğu kanıtlanamaz ama iş elbette burada bitmez. güney kore polislerinin en üstü onu kuzey kore'ye yollamayı reddeder çünkü sorgu sırasında çok şey görmüştür. bunları kuzey kore'de anlatmasına müsaade edemez. ayrıca kuzey kore, güneyliler arasında diktatörlük olarak bilinir. o diktatörlükten bir kişiyi bile kurtarmayı kendine borç bilir. oradaki insanların beyninin yıkandığına inanır.

komple anlatmayayım filmi de, neyse gene gel zaman git zaman bir şekilde kuzey kore'ye geri döner balıkçımız, fakat orada da beklediğini bulamaz, istediği gibi karşılanmaz.

filmin temeli kuzey kore vs güney kore olsa da aslında mesaj "hepimiz insanız lan" şeklinde de yorumlanabilir.

kuzey kore'ye döndükten sonra sahneler tekrar düşmüş gibi görünebilir ama kanaatimce bilerek yapılmış bir durum bu. hatta yer yer aynı sahneler vardı ve bunlar tekrara düşmüş bir şekilde rahatsız etmedi, aksine filme mizahi bir unsur bile getirdi. bir yönetmen başarısıydı bu.

düz olay akışında alt metinler oldukça kalabalık. aslında kuzey kore'nin öcü gibi gösterilmesi, güney kore'nin ise "cennet, özgürlükler ülkesi" olarak lanse edilmesi yer yer rahatsız edebilir. kuzey kore'li yönetmen burada tarafsız kalamıyor. ama bu iki ülke üzerinden yaptığı dünya siyaseti eleştirileri çok başarılı.

mesela bu sevgi dolu koruması, bizim balıkçıya bir miktar amerikan doları veriyor. kendisi kuzey kore'ye döndükten sonraki sorgulamasında bu parayı unutuyor ve hemen izin isteyip tuvalete koşuyor. mabadına saklamıştır bu parayı. tam işini bitirip sorguya geri dönerken sorgu amiri gelir, dışkıyı inceletir ve bok içindeki amerikan dolarını bulur. ilk mesajı burada verir bize.

aynı sahneden 2. mesaj ise, o bok içindeki amerikan dolarını pay eden kuzey kore'li sorgu amiridir. o pis parayı hem kendine hem diğer memurlara dağıtır. kuzey kore'ye de buradan bir laf çakar.

--spoiler--

aslında, kuzey-güney ayrımının temeline tam olarak inilmemesi biraz can sıkabilir. fazla yüzeysel ele alınmış bu konular. herhalde seyirciler boğulmasında diyedir. eyyorlamam bu şekildedir film hakkında. kore sineması meraklıları zaten izleyecektir. kore sineması ile alakasız insanlar da bir gitsin görsün derim. festival bitiyor yakında ama vizyona gelirse/gelince izlenebilir.

iyi seyirler.