bugün

bazı insanların karşılaştığı, depresif durum.

çok gülerim ben hep. eğlenirim, eğlendiririm.. günler geçer öyle. iş yerinde, ailemin yanında, bazen arkadaşların yanında. misyonum sanki mutlu görünmek ve mutlu etmek gibi. kimse de düşünmez bu adamın bi derdi var mıdır, mutlu mudur mesut mudur diye. sağlam bi görüntüm var fiziksel olarak, kendine güvenen biriyim, davranışlarımda falan belli oluyor hep söylerler. belki bu sebepten diyorum insanların bilinçaltında bi iticilik yaratıyorum. sanırım bundan dolayı kimse beni anlamaya çalışmıyor. yardıma ihtiyacım olduğunu, duygularım falan olabileceğini düşünmüyor.

bu sabah çalıştığım binanın terasına sigara içmeye çıktım. iş arkadaşlarım üslerim falan da var orda. oturmuş onlar sigara içiyolar. oturacak yer kalmamış. bi süre başlarında durdum öyle sohbete katıldım, güldüm, espiri yaptım neyse. sonra terasın kenarında ölü bir kuş yavrusu gördüm bi an gözüme ilişti. gidip bakayım çöpe atayım dedim. gittim peçeteyle aldım çöpe attım. sonra terastan şöyle bi baktım. yemyeşil çimenler, püfür püfür rüzgar, yavaş yavaş yaprakları dökülen kavak ağaçları. rüzgarlı olduğundan nem yok dağlar falan çok net. daldım gittim öyle geçmişe.

13. evimde oturuyorum. memur çocuğu olmanın sonuçları. taşınıp durmaktan dolayı hiçbir yere hiç kimseye ait olamıyorsun. dostum diyebileceğim biri yoktu. hala biriyle dost olacak gibi olsam panik yapıyorum. sanki gidecekmiş gibi, dünyanın en iyi dostu olmaya çalışıyorum. ne paramı ne vaktimi esirgemiyorum. çok üstüne düşüp boğuyorum. birini arasam dedim, kimse aklıma gelmedi. kimiyle tartıştım, kimi beni kırdı, kimi sattı. ben bir kötülük etmedim ama biraz ters davranmış olabilirim. çabuk sildim insanları. biliyorum çünkü rahat duramıycam yine bi yerlere gidicem. babam emekli olalı çok oldu ama şimdi de ben yarı memur sayılırdım.

mutluluğu kardeşimde annemde kız arkadaşımda bulurdum eskiden. ayrı eve çıkalı 3 hafta eski kız arkadaşımdan bazı haklı gerekçelerle ayrılalı 2 ay oluyor. eve gittiğimde yemek kokusu yerine çökmüş sigara ve lavabodaki bulaşıkların kokusu var. telefonumda cevaplamaya üşendiğim sevgili mesajları yerine turkcell'den gelenler var.

hayatımda önemli aşamalar kaydettim bu sıralar. ortalamanın üstünde bi işe girdim. araba aldım. düzen kurdum kendime. ayrı eve çıktığımdan ve kız arkadaşımdan ayrıldığımdan beri daha huzurluyum. daha başarılıyım işimde. aslında hiç birşeyden şikayetçi değilim. 2 ay önceki halimle şu halimi karşılaştırdığımda içim çok rahat.

sigaramın sonuna gelirken, yüzüme bi gülümseme yerleşti. karşımdaki yemyeşil çimenler, uzaktaki dağlar, bulutlar ve rüzgar beni bekliyordu. hayat önümdeydi. yeni arkadaşlarım olacak, yeniden aşık olacak, hatta belki evelenecektim. işimde çok başarılı olacaktım. eski arkadaşlarımı, memleketim eski foça'yı ziyarete gidecektim. kurban bayramında annemlere gidip kavurma yiyecektim. hatta bu cuma direk balığa gidecektim. bi organizasyon yapıp arabamla toplardım milleti. sorayım dedim arkadaşlara. arkamı döndüm.

kimse yoktu. millet sigarasını bitirmiş sohbetini yapmış çekmiş gitmişti.

hayat ironiktir. kendince bişeyler anlatır. algılayabilenler en hakiki dostun hayat olduğunu anlar. yalan söylemez. "dost acı söyler" in hakkını verir.

bildiğiniz sesli güldüm. dağlara dönüp bi sigara daha yaktım. içimden geçirdim. "olcak olcak. ama biraz zor olcak".
biri ışıkları söndürmüştür.
http://www.youtube.com/watch?v=iP9xMobANJM bu şarkı gibidir. önüne bakmak devam etmektir.
güzelbahçeden seferihisara gece giderken dikiz aynasına bakınca başa gelen hadise.
Geride kötü ne varsa insan görmek istemez. Bu yüzden geriye bakınca goremez