bugün

görsel
"Bir zamanlar Olimpos'ta, görenlerin dönüp bir daha bakmaktan kendilerini alamadıkları, güzeller güzeli Echo adında bir su perisi yaşarmış. Ama o dillere destan güzelliğine gölge düşüren bir kusuru varmış! Ne zaman konuşmaya başlasa, susmak bilmezmiş. Bu gevezeliği tanrı Zeus'un karısı tanrıça Hera'nın bile sabrını taşırmış ve sonunda ona susması için bir büyü yapmış. O artık ormanın derinliklerinde, günlerini sadece başkalarının en son söyledikleri sözleri tekrar ederek geçirecekmiş.

Bir gün Echo’nun yaşadığı ormana genç kızların hayallerini süsleyen, güçlü, yakışıklı Narcissus gelmiş. Echo görünce Narkissos'u gönlünü arzu sarmış ve ona sevdalanmış! Narcissus ondan habersiz ilerlerken, Echo aşkından yanıp tutuşarak onu izlemiş. Nihayet Narcissus onu hissedip bağırmış;

“Orada kim var?” diye. Echo, “Var,” diye cevap vermiş.

Ardından Narkissus “Çık ortaya,” demiş ve Echo da “Ortaya,” deyip saklandığı yerden çıkıvermiş. Karşılıklı bir süre böyle devam etmişler. Ama Narcissus, konuşmanın böyle sürüp gitmesinden sıkılıp, Echo’yu oracıkta bırakıp gidivermiş. Echo sevdiği adama hiçbir zaman kavuşamayacağını öğrenmiş olmanın verdiği acıyla, günlerce ağlamış, ağlamış, ağlamış… Gözyaşları içinde “O da sevsin dilerim Tanrım, sevsin de kavuşamasın derim Tanrım!” diye beddualar etmiş. Nihayet Narcissus'un bu denli kibirli olmasına öfkelenen Olympos'un tanrıları onu duymuş! Ve hemen ceza olarak Narcissus'u kendi görüntüsüne âşık olmaya mahkûm etmiş. Berrak bir pınar vardı ormanın derinliklerinde; ona ulaşan ne bir çoban, ne bir sürü, ne vahşi bir hayvan, ne ağaçtan düşen bir dal ve ne de tek bir kuş bile yoktu onun sükûnunu bozan.

Bir yaz günü, yine ormanda avlanırken Narcissus, bu pınarı gördü birden. Uzandı kıyısına ve başını uzattı pınara susuzluğunu giderirken. Ve birden sudaki aksini görüp, donakaldı hayretten! Suda, muhteşem güzel biri vardı kımıldamaksızın kendine bakan, içindeki ateşi tutuşturan, onu aşkla coşturan ve kendini arzulatan. Ama dokunmak için ellerini suya her daldırdığında, suda hareler oluşturup, onu görünmez yapan.”

Narcissus artık yemeden içmeden kesilmiş, günlerce sadece kendi aksine hayran hayran bakarak, ona dokunmaya çalışmış. Sonunda dayanamamış bedeni, yorgun başını çayırlığa dayamış ve ölüm kendi güzelliğine hayran gözlerini kapayıvermiş…

Narcissus’un ölümünü haber alanlar çok dövünmüş, onu yakarak gök tanrılara ulaştırmak için kocaman bir odun yığını ve meşaleler hazırlamış. Ama o da ne, ne kadar aradıysalar da bedeni hiçbir yerde bulunamamış. Birden fark edilmiş ki, onun öldüğü yerde daha önce hiç görmedikleri, sarı göbeğini beyaz yaprakların kucakladığı mis kokulu bir çiçek açmış. Ve bu çiçeğe onun anısına Narkissos (Nergis) adı verilmiş.

işte o gün bugündür Echo aşkından dağlarda gezermiş. Dağlarda dolaşanlar bağırdığında, hemen onları duyup son söyledikleri kelimeyi tekrar edermiş…"

Kaynakça: aydınlık. Com.tr
Ethem gönenç.