bugün

istedim ki sorma...
Çünkü güzelsin.
Sen benimsin,
Cigerpârem, sevdigim
Gülden agir
Söylemem sana!

Saçlarina
Kizil güller takayim
Salin da gel,
Bir o yana
Bir bu yana!

Meger
Müskil ismis hürriyet
Savunmayla yetmiyo
Bir baska sevda!

Telden
Demirden geçsen
Mapusu delsen
Ne fayda!

Enver Gökçe.
Bakiyordum etrafima
Gordum bir dallama
Vardi elinde bir tesbihi
Cok dovdu beni.
" aşk demişti yaşamın bütün ustaları
Aşk ile sevmek bir güzelliği
Ve dövüşebilmek o güzellik uğruna
işte yüzünde badem çiçekleri
Saçlarında gülen toprak ve ilkbahar.
Sen misin seni sevdiğim o kavga,
Sen o kavganın güzelliğimisin yoksa

Bir inancın yüceliğinde buldum seni
Bir kavganın güzelliğinde sevdim.
Bin kez budadılar körpe dallarımızı
Bin kez kırdılar.
Yine çiçekteyiz işte yine meyvedeyiz
Bin kez ölümlediler
Yine doğumdayız işte, yine sevinçteyiz
Bitmedi daha sürüyor o kavga
Ve sürecek
Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!...

(bkz: yeryüzüaşkınyüzüoluncayadek)
Giderayak işlerim var bitirilecek,
giderayak.
Ceylanı kurtardım avcının elinden
ama daha baygın yatar ayılamadı.
Kopardım portakalı dalından
ama kabuğu soyulamadı.
Oldum yıldızlarla haşır neşir
ama sayısı bir tamam sayılamadı.
Kuyudan çektim suyu
ama bardaklara konulamadı.
Güller dizildi tepsiye
ama taştan fincan oyulamadı.
Sevdalara doyulamadı.
Giderayak işlerim var bitirilecek,
giderayak.

Nazım Hikmet.
BEN DEĞiLDiM

Bir aksam ustu pencerenden bakıyordun
Ağır ağır, yollara inen karanlığa.
Bana benzeyen biri geçti evinin önünden.
Kalbin başladı hızlı hızlı çarpmaya..
O gecen ben değildim.

Bir gece, yatağında uyuyordun..
Uyanıverdin birden, sessiz dünyaya.
Bir rüyanın parçasıydı gözlerini açan,
Ve karanlıklar içindeydi odan...
Seni gören ben değildim.

Ben çok uzaktaydım o zaman,
Gözlerin kavuştu ağlamaya, sebepsiz ağlamaya.
Artık beni düşünmeye başladığından
Bıraktın kendini aşk içinde yasamaya..
Bunu bilen ben değildim.

Bir kitap okuyordun dalgın..
içinde insanlar seviyor, ya da ölüyorlardı.
Genç bir adamı öldürdüler romanda.
Korktun, bütün yininle ağlamaya başladın..
O ölen ben değildim..

ÖZDEMiR ASAF
Tahir ile Zühre.
seni dağladılar değil mi kalbim?
her yanın, içi su dolu kabarcık.
bulunmaz bu halden anlar bir ilim,
akıl yırtık çuval, sökük dağarcık.

sensin gökten gelen oklara hedef,
oyası ateşle işlenen gergef.
çekme üç beş günlük dünyaya esef!
dayan kalbim, üç beş nefes kadarcık.
sevginin şirazesini kaçırdım
aşka doyurdum kalbini
sonra gördüm ki sana akan sevgi,
taşınca senden,yakıyormuş canımı,ayaklarımı ve ellerimi.
gönlün artık doymuş
gözün mü açıldı beni öperken?
peki söyle gördün mü dudaklarımı ,nefesinle yanarken ?
gönül gözü açılınca ,göz kapakları kapanır .
peki neden kulakların, kalbimi duymayacak kadar sağır?
ellerim titriyor, hissediyor musun ?
göz yaşım çarşaf çarşaf ve yastığımda kahır
kırdım teraziyi,attım, yastığının yanına koydum
yağmurda gülmeyi öğrenmeden,
yine sağanağa tutuldum.

ferşad gajutti.
Ansızın gelişlerin olmasa,
Sevmezdim seni,
Ansızın gidişlerin olmasa,
Nefret etmezdim senden,
Anlamadım ben seni,
Nasıl birisin sen,
Allah belanı versin.
Bana bir ses getir,
içim-den olsun!
Yaz!
Bana bir istanbul yaz.
Sahici olsun.

C.p.
Yaz!
Ve durma yaz.
Bana bir yaz yağmuru yaz.
Sağanak olsun...

Cp
Şimdi,
bu gece...
Gözlerim dudaklarına değdi.
Kelimelerini gördüm.
Az önce,
bu gece.
Azizler yahut günahkarlar gibi farketmez
Ellerin yüreğim dolu gelmişim
Şuracıkta dünyanın öbür ucunda
Rüzgarı senin değirmenine çevirebilirim.
Hoşgeldin Kadınım

Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
yorulmuşsundur;
nasıl etsemde yıkasam ayacıklarını
ne gül suyum ne gümüş legenim var,
susamışsındır;
buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim
acıkmışsındır;
beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam
memleket gibi yoksuldur odam.

Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
ayağını basdın odama
kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi
güldün,
güller açıldı penceremin demirlerinde
ağladın,
avuçlarıma döküldü inciler
gönlüm gibi zengin
hürriyet gibi aydınlık oldu odam...

Hoş geldin kadınım benim hoş geldin.

Nazım hikmet..
Kırılgan bir çocugum ben
Yüreğim Cam kırığı
Bütün duygulardan önce
Öğrendim ayrılığı
Saldırgan diyorlar bana
Oysa kırılganım ben
Gözyaşlarım mücevher
Saklıyorum herkesten
Ürküyorlar gözümdeki atesten
Ürküyorlar dilimdeki zehirden
Ürküyorlar o dur durak bilmeyen
gözükara cesaretimden
Diyorlar: Bir yanı sarp bir uçurum,
Bir yanı çılgın dağ doruğu.
Oysa böyle yapmasam ben
Nasıl korurum içimdeki çocuğu?
Bir yanım çılgın nar ağacı
Bir yanım buz sarayı.

murathan mungan
buğulu cam güzeli

kalemler seni söylüyor satırlar beni
bir sen kaldın şimdi benden geri
ne küçük bir çocuk mutluluğu
ne de kalabalık bir toz bulutu
duygularımın tarifi
tabir-i caizse sensin
bütün anlamların yitirilmesi
hayatımın soluksuz gri penceresinde
parmaklarımı kalem yapmışım
bocalamışım buğulu cama seni
ne küçük bir yaranın iyileşmesi
ne de buram buram memleket özlemi
hasretimin tarifi
mekan-ı cennet sensin
ateş-i cehennemdir içimdeki
azapların tavan yaptığı bir yerde
su arıyorum söndürmek için seni...

мαωι
Gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç
Ağaçlar bükmesinler n'olursun boyunlarını
Neden akşam oluyorum tren kalkınca
Kırlangıçlar birdenbire çekip gidince
Mendiller sallanınca neden tıkanıyorum
Öyle çok acımasız ki, öyle birdenbire ki
Az önceki çiçekler nasıl da diken diken
Gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç.

O sularda çimdik, bitti; köprüleri geçtik, bitti
O elmanın tadı orda, o kuş çoktan öttü, bitti
Artık çocuk değiliz, susarak da bir şeyler diyebiliriz
Günler devlet alacağı, yıllar bir kadehçik buzlu rakı
Oyunlar oyuncaksı, oyuncaklar eski şarkı
Kavaklara oklu yürek çizip duran o çakı
Nerde şimdi, nerde şimdi, nerde o kan sarhoşluğu
Gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç.

Hasan Hüseyin Korkmazgil
Bir şarkının en sevdiğin bölümünü tekrar tekrar dinlemek gibi olmalı,
Onunla vakit geçirmek.
Yahut bir romanın okumaktan sıkılmayacağın satırları gibi,
Hep aynı kelimeler dahi olsa her seferinde farklı anlamlar katmalı sana.
Yazları çocukluğundan beri aynı beldeye tatile gitmek gibi biraz da,
Bildiğin yerlerde yeni heyecanlar yaşatmalı.
imkansız olmalı yani.
Sen sen olarak kaldıkça imkansız olmalı.
Bu demek ki sen de aynı şarkıyı, üzerinde farklı giysilerle dinlemelisin,
Bazen dans ederken topukları vurmalı ayakkabının.
Ya da roman okuduğun yerdeki ışığın rengi sarı değil de yeşil olmalı.
En az bir kere o beldenin kışında gitmelisin tatile ki;
Yazını da kışını da yaşayabil.
Belki de bir sonraki yaz yüzmek yerine balık tutarsın aynı sahilde.
istiyorsan kaybetmemek heyecanını aynı kişi ile,
En sevdiğin şarkıyı dinlerken mırıldanman gerekecek sözlerini,
Okumaktan sıkılmadığın romanın cümlelerini yaşaman,
Tatile gittiğin o beldeye ait olman gerekecek.
imkansız ise o,
Bırakacaksın imkanlı olmayı.
imkansız olacaksın ki, ortak bir paydan olsun onunla.
Gerekirse müzik olacaksın, dinlenmek için;
Şarkı olacaksın, seni yanlış söyleyen insanların dudaklarından döküleceksin.
Bir gün güneş olacaksın o beldenin insanlarının odalarına doğan,
Bir gün yağmur olacaksın tatilcileri kaçıran.
Onunla buluşmak için, sen O olacaksın.
Onun O'su, sen;
Senin Sen'i, o.
imkansız olacaksın.
cemal süreya 8.10 vapuru açın okuyun kenafirler.
(#4671897) başlığı bekleyen'dir. başlığı atılan şiirin mevzusu da bitmiştir.
hayvanat bahçesindeki bekçi,
ne bahtiyarsın!
kafeste hayvanların,
anahtarlar cebinde belki.
benimse, gezinir içimde bir canavar.
ne çevresinde parmaklık,
ne cebimde anahtar var.

sabahattin teoman
Sen beni öpersen belki de aşkımız pratik karşılık bulur
Ne ikna edici bir intihar girişimidir şimdi göz göze gelmek
Elbette ata binmek gibidir seni sevmek sevgilim
Elbette gayet rasyoneldir attan atlamak

-Freud diye bir şey yoktur.

Sen beni öpersen belki de ben gangsterleşirim
Belki de şair olurum seni de aldırırım yanıma
Bilesin; göğsümde hangi yöne açmış tek gülsün
Yani ya bu eller öpülür, ya sen öldürülürsün.

-Haydi iç de çay koyayım.
hayalin vurur yüzüme,
şarkılar susar bakar gökyüzüne,
ellerin benzer amber gülüne,
gel gidelim seninle viran eline.