bugün

geçen sezonun sonlarına doğru fenerbahçe ile bursaspor arasındaki zirve yarışı iyice kızışmış ve lig son derece heyecanlı hale gelmeye başlamıştı. ligin heyecanlı hale gelmesinin benim açımdan sebebi ise ligin bitmesine birkaç hafta kala zirveye oynayan iki takımdan birisinin ilk defa şampiyonluğa oynayan bir anadolu ekibi olmasıydı. şampiyonluk yolunda bursaspor'un başarılı olmasını içtenlikle istediğimden dolayı hem fenerbahçe'nin hem de bursaspor'un maçlarını ilgiyle takip ediyordum.

1 mayıs 2010 akşamı fenerbahçe'nin kendi sahasında eskişehirspor'la oynayacağı 32. hafta maçını izlemek için beyazıt'ta bir kahveye gittim. içeri girdiğimde maç başlamak üzereydi ve kahve de tıklım tıklım fenerbahçeli doluydu. maçın başlamasıyla birlikte ise küfürler havada uçuşmaya başlayacaktı. 14-15 yaşındaki çocuklardan 70'lik dedelere kadar bütün fb'liler hem rakip takıma hem hakeme en ilginci de en küçük hatalarında bile kendi futbolcularına ana avrat soy sop demeden sövüyorlardı. onlar için o oyuncuların üstündeki sarı lacivert formanın hiçbir anlamı yoktu. nasıl tribündeki fbliler parasını verip bilet almış olmanın kendilerine vermiş olduğunu düşündükleri hakla oyuncularına küfredip deşarj olarak rahatlarlarken kahvedeki fbliler de çay ve maç izleme parasını vermiş olmanın rahatlığı içinde ağızlarına geleni söylemekten asla imtina etmiyorlardı. son derece çirkin tabirler söz konusuydu. fbli futbolculardan pek de hazetmeyen bir insan olsam da bu kadarı benim bile canımı sıkmaya başlamıştı.

derken çok da gecikmeden fenerbahçe'nin golü geldi. alex güzel bir frikik vuruşuyla topu kaleci ivesa'nın şaşkın bakışları arasında ağlara göndermişti. bunun üzerine çevremdeki fb taraftarları daha da coşarak literatüre yeni küfürler kazandırmaya başladılar. hepsi adeta kendilerinden geçmiş kendilerince yaklaştıklarını düşündükleri şampiyonluklarını birbirinden ilginç küfürlerle kutluyorlardı.

asıl film ise ikinci golle başlayacaktı. ivesa'nın rahatlıkla kontrol edebileceği topu son derece ilginç biçimde kalenin içine doğru fırlatması fenerbahçe'yi 2-0 öne geçirecek ve bu gol fb taraftarlarının daha da hayasızlaşmasına sebep olacaktı. artık çevremdeki fbliler "lan olm şampiyonluk garanti lan, baksanıza almışlar bizimkiler kaleciyi zhuahaha", "lan tabi alırız, istesek eskişehir'i toptan satın alırız", "yönetim bizim sahadaki davarlara güvenir mi yav, bağlamışlar maçı çoktan hihohohahaha" tarzı sevinme nidaları kahveyi inletmekteydi artık. evet, ivesa belki de gerçekten şike yapmıştı, onu bilemeyiz, fakat fb taraftarları görüldüğü gibi bundan asla gocunmamakta ve şike yaparak maç satın almaktan müthiş bir haz duymaktaydı. onlar için alın teri, fair play ya da hakederek kazanmak gibi değerlerin asla bir önemi yoktu.

bu sırada, ikinci golden sonra üzüldüğünü açıkça belli eden bir gence yöneldi fblilerin dikkati. öncelikle gence bursasporlu olduğunu itiraf ettirdiler, daha sonra da son derece yakışıksız biçimde kendisine yönelik sözlü tacize başladılar. "olm siz kimsiniz ki şampiyon olacaksınız, bizim tuvalet masrafımız kadar bütçeniz var lan" ya da "şampiyonlar ligi'ne gidip ne yapacaksınız, real madrid'i, manchester united'ı bursa'da mı ağırlayacaksınız istanbul dururken" yollu ifadelerle genci tam manasıyla alaya alıyorlardı. öyle bir şevkle dalga geçiyorlardı ki sanki hepsi son derece zengin, son derece elit, hepsi yedi göbek sülalesinden istanbullu olan bir kitleydi bu fbliler.

bu utanç verici ortamda artık kalamazdım. daha fazla nihilizme, değer tanımazlığa tanık olmaya artık tahammülüm kalmamıştı. çayımı da yarıda bıraktım ve içten bir mide bulantısı duyarak kahvenin dışına çıktım. çıkarken kulağıma son çalınan haykırışlar ise "lan bu eskişehir zaten bizim kapıcı rıza'nın takımı değil mi, iki ekmek bi süt lan kapıcı oğlu kapıcı zuahahaha" gibi laflardı.
özet: fenerbahçe taraftarı kibirlidir.
ilginç olan husus ise avrupa kupaları'nda zengin, paralı ekiplerle eşleştiği takdirde fenerbahçe'nin medya tarafından yurtiçindeki imajının tamamen dışına çıkarılarak onurun, mücadelenin, alın terinin sembolü olarak gösterilmesidir. fenerbahçe chelsea'ya, real madrid'e karşı yurtiçindeki havalı imajını devam ettiremeyeceğinden bu arenada "fenerbahçe karşısındaki anadolu takımı imajı" kendisine yakıştırılmaktadır.
Çünkü aslında Fenerbahçe bir şehir takımıdır. GS veya BJK gibi metropol camiası değildir. Bu sebeple taraftar sayısı aşırı azalmaz çünkü başarısız sonuçlara rağmen kadıköy insanının tutkusudur. Bu durum biraz içe kapanıklık ve ego merkezci taraftarlık yaratmaktadır.
nihilizm karmaşası yaşatacak taraftar şeysi.
ayrıca fenerbahçe ile hiç uyuşmayan bir yapıdadır nihilizm. fenerbahçe taraftarı için takımı bir değer taşır, o da aşk ile aynı anlamdadır.
takımın kupayı alamaması, ya da 2 kez son hafta şampiyonluğu bırakması gibi hadiseler bu aşkı tam aksine her zaman körüklemiştir. dolayısıyla nihilizmin anlamı burada tamamen başlıkla paralellik arz etmektedir. yani başlığın hiç değeri ve anlamı yoktur.
(bkz: a$k hiç biter mi)