bugün

hayatadokun.net internet sitesinde yayınlanmış, fatmagül ün suçu ne dizisinde ki tecavüz olayını ve bu tecavüz sonucu ortaya çıkan ve tecavüze uğrayan kadına uygulanan toplumsal linç halini ele almış yazıdır.

geçtiğimiz günlerde "fatmagül’ün suçu ne?" isimli televizyon dizisi gündemi oldukça meşgul etti. gerçi yine 'sabun köpüğünden' gündem oluşturma olayına kurban giden bir tartışma bir türlü yapılamadı. o da tecavüz olgusu ve toplumca nasıl içselleştirildiğiydi. ama görüyorum ki bu dizi toplumun yarasına parmak bassa da farkındalık yaratamamış. herkes yazdı, çizdi. dizi de rtük tarafından 'tecavüze özendirme' gerekçesiyle ceza aldı. ancak bu ceza, toplum hayatından tecavüz olgusunu yok etmekten ziyade, bilakis, tecavüzü kimilerince hasıraltı etmeye, kimilerince daha da özendirmeye hizmet edecek gibi görünüyor.

aslında yapmak istediğim şey sadece bu diziyi irdelemek değil… ben bu ülkeyi kasıp kavurmuş birkaç diziyi, içindeki 'şiddeti yüceltme' kavramlarıyla değerlendirmek istiyorum. öncelikle söyleyeyim. "fatmagül’ün suçu ne?" bu klasmanda yer almıyor benim için. ben burada bu diziyle yola çıkarak toplumsal eleştiri yapmak gayesindeyim. sonra televizyon dizilerinin kısa tarihine bir yolculuğa çıkarız. ne dersiniz?

fatmagül bir gece vakti, kasabanın hoppa delikanlıları tarafından tecavüze uğruyor. sahneyi izleyenler bilirler. erotik çağrışım yapacak hiçbir öğeye rastlamıyorsunuz. gördüğünüz, ağlayan bir kadın. çaresiz ve yardım için bağırmaktan güçsüz düşmüş. ve o çaresizlikten faydalanmaktan geri kalmayan bir grup adam… dizi, tecavüze uğrayan genç kadının toplum içinde yaşadığı sorunları irdelemek için yapılmış. ancak görünen o ki, toplumumuz diziyi bir mizah malzemesi haline getirmeyi doğru bulmakta… aktristin ünüyle de pekişen ve internette en çok tıklanan videolar arasında ilk sıralara fırlayan görüntü, insanlarımızın tecavüz suçuna karşı tepkisini oluşturamamış. öyle ki sosyal medya kanallarında gülücüklü iletiler eşliğinde paylaşılmaya başlandı. dizide "fatmagül" rolünü üstlenen beren saat'in daha önce oynadığı dizideki "bihter" karakterine göndermeler yapılıyor ve "bihter muradına erdi" şeklinde lanse edilebiliyor. ballandıra ballandıra lanse edilen bu görüntüler, "bihter" karakterini cinsel fantezilerinde çokça kullanmış cinsel duyguları bastırılmış erkekler tarafından olduğu kadar, "bihter’e oh olsun!" diyen kadınlar tarafından da aynı iştahla paylaşılıyor.

görüldüğü gibi artık 21. yüzyıl'ın türkiyesi, tecavüz gibi önemli bir konu şöyle dursun, hiçbir sosyal soruna yaklaşması gerektiği gibi yaklaşamıyor. o yüzdendir ki, birçok sorun bazı kısır tartışmalara kurban giderek doğru düzgün değerlendirilmeden unutuluveriyor. toplumsal belleği zayıf insanlarımız işte bu yüzden ülkemizde yaşanan çok sayıda tecavüz vakasında kadını suçlama kolaylığına sığınıyor. kimi kadınların kendine yönelen cinsel şiddetin başına gelmesini 'doğal' karşılaması, kendini toplumdan soyutlaması ve ailesi tarafından bilinen durumlarda bile, yine kendisinin suçlanması, hatta ve hatta, "töre -siz deyin -cinayeti -ben diyeyim -vahşeti"yle katledilmesi bunun bir sonucu değil midir?

şimdi gelelim şu ceza meselesine. yazının başında da belirttiğim gibi, söz konusu dizi rtük tarafından ceza aldı. ve söylediğim gibi bu olay tecavüz olgusunu toplum hayatından silmeyi değil, bu olguyu hasıraltı etmeye ön ayak oldu . çünkü kadınlarımız her gün cinsel şiddete çeşitli oranlarda maruz kalıyor. bunu için hiçbir yasal düzenleme yapılamadığı gibi mardin'de 2003 yılında çok sayıda erkek tarafından tecavüze uğramış 12 yaşındaki kızın davasında, tecavüzcülere 'kızın ilişkiye rızası' gerekçe gösterilerek ceza indirimi uygulanabiliyor. adli tıp raporunda, tecavüze uğrayan çocuğun bir travma geçirmediği yazılabiliyor. hatta bununla da kalmayarak 'eğer bir travma söz konusuysa bunun sorumlusunu olayı haber yapanlardır' denebiliyor.

hedefinin bir farkındalık yaratmaya çalışmak ve sorunun çözümü için yetkilileri harekete geçirmek, toplumu bilinçlendirmek olduğu belli olan televizyon dizisine 'tecavüzü özendirme' gerekçesiyle ceza verenlerin, tük ceza kanunu’na bir bakması yerinde olur düşüncesindeyim.

diyelim ki birden fazla hastalığınız var. bu hastalıklarınız için uygulanan tedavi yöntemleri sırasında bir hastalığınız iyileştirilmeye çalışılırken diğer hastalığınızın ilerlememesi için çok sayıda uzman tarafından tedavi sürecine dikkat edilir. işte kültür sorunları da örüntüleriyle desteklenerek aynen bu şekilde tedavi edilir.

sen tecavüz olgusunu lanetlemeye çalışıp toplumun bu soruna tepkisini oluşturmaya çalışırken, toplumun bu kavramı içselleştirmiş olmasını, tepkisizliğini bir kenara bırakın, bir alay malzemesi olarak tebessümle karşılamasıyla da ilgilenmelisin. bunun tedavisi de okul sıralarından başlayacak bir cinsel eğitimle mümkündür.

içselleştirme olgusundan bu kadar sık bahsetmişken, toplumun yapısına ayna tutan diğer televizyon dizilerine (ki hepsi birer dönem oluşturmuştur) bir göz atalım ve yazıya başlarken verdiğim sözü de tutmuş olayım.

mermilerin havada uçuştuğu bir "kurtlar vadisi" vardır ki öldürmek ve bir uğurda ölmek kavramlarını özendirip içselleştirir. sözde 'iyilik' uğruna adam öldürmeyi marifet sayan bir nesil yetiştirmekten öte bir şeye hizmet etmiyorsa eğer, neyi hedeflediğini biri bana anlatsın, inanın bu açıklamayı can kulağıyla dinlemeyi çok isterim. bunun haricinde bir de 'erkek egemenliği' içselleştiriliyor ki bu da bilinçaltlarına gönderilen başka bir mesaj olsa gerek. bunu başla bir yazıda geniş bir şekilde irdeleriz.

biraz daha eskiye gittiğimizde, asmalı konak isimli diziyle başlamış bir 'feodaliteye övgü' silsilesiyle karşılaşıyoruz. bu dizide neler olmadı ki? şehirli, özgürlüğüne düşkün kadın, bir köy ağası iş adamına aşık olur. köydeki konağa gelin gelir. buranın düzenine uyum sağlamaya çalışır. bu uyumu sağlamaya direndikçe izleyici tarafından ayıplanır. çünkü bu, aslında büyük bir "aşk" hikayesidir! hatta birçok kadın izleyicinin o hayata imrenerek baktığına; bu ezilmişliği, erkeğin egosantrik tutkusu saydığına birebir tanıklık ettim.

kadın şehre geri döndüğünde, ağamız o'nun peşinden gelip, kadının hayatında başka bir erkeğin olduğu şüphesiyle kadına tecavüz eder! kimseden gık çıkmaz. ne de olsa ağadır; döver de, sever de… gerekirse tecavüz eder.. yine de bu toplum bu diziyi 'masalsı bir aşk hikayesi' gibi gördü uzun zaman boyunca.

netice itibariyle, televizyondur. bir eğlence aracıdır. ancak gördüğünüz gibi topluma ayna olmak görevini de yerine getirir. olması gereken şey ise, kanaatimce; şiddeti konu alan ve yücelten yapımlara bir toplum baskısı oluşturulmasıdır.

tecavüzü, aşk olgusuyla harmanlayan bir televizyon yapımıyla, tecavüzü çirkin bir şiddet eğilimi olarak gören bir başka yapımın ayrımını yapabilecek toplum nasıl oluşturulur? fatmagül karakteri bir alay malzemesi olabiliyorsa, insanlara tecavüzü bir insanlık suçu olarak nasıl gösterebileceğiz? peki, biz kadına şiddeti engellemek konusunda mücadele ederken toplumun bu içselleştirmesine nasıl mani olabiliriz?

bu sorunun cevabı sizde… yani kadınlarda…
(bkz: yapma yav)
dizileri ciddiye alma kökenli bir serzeniş.
dizinin asıl anlatmak istediğini anlamış olan kişinin sözleridir.*