bugün

evet azizim ben de katılıyorum. fatihli insan bilir. fatih en nezih ilçedir. herşey vardır fatih'te. eminönü'nünde dahil olmasıyla bambaşka bir ilçe olmuştur. sultanmahalle, sulukule ve topkapı civarındaki pislik mahallelerde temizlenme sürecindedir. bu problemlerde ortadan kalkarsa, istanbulun incisi olmaya adaydır. ulaşım hiç bir ilçede olmadığı kadar rahattır. heryere gidebilirsiniz. taksime 15 dakika, bakırköye 20 dakika vb. bir de şu fındıkzade insanlarının, fatihliyim dememe gayretlerini ortadan kaldıracak bir nesil gelirse, süper ötesi bişey olur. *
balattaki kumarhaneleri, sulukule ve civarındaki, uyuşturucu pazarı ve hayatkadınlarının çokluğu, sürekli hırsızlık ve gasp olaylarının yaşanması, karagümrük dolaylarında her köşebaşında görebileceğiniz piiz ortamı bile bu gerçeği değiştiremez.
önsöz :
Evet efendim, başlıkda Fatih lafını görünce dayanamayıp Ayşe Arman'ın Mini etekle Fatih macerasından alıntıyı yapıştırıyorum. Öncesinde Ayşe Armanın Tesettür Macerasına bir göz gezdirilmesi yerinde olacaktır.

Kısaca özetlemek gerekirse sevgili gazetecimiz Ayşe hanımcağız tesettüre bürünüp havuz ve bar gibi yerlerde bazı incelemelerde bulunmak ister, ironi odur ki sakallı dedeler ile ünlü Fatih'de ise Mini etek gezmeye başlar, yazının fatih ile ilgili kısımlarını Ayşe hanımdan dinliyoruz :

Kim ne derse desin... Gözü karayım. Bir sürü şeye balıklama atlarım. Benim tehlike çanlarım bir türlü çalmaz. Hep "Bir şey olmaz!" derim. Dere tepe düz giderim. Hayatımda ilk defa "Yapmayalım, değmez!" diyorum. Korkuyorum, ödüm patlıyor. Neden? Çünkü Fatih'teyiz. Üstelik mini etekliyiz. Kimseyi rahatsız ya da huzursuz etmek istemiyoruz, tahrik etmek için de uğraşmıyoruz, nasıl bizim mahallede tesettürle dolaştıysak, nasıl izmir'de çarşafa girdiysek, Fatih'te de mini etekle dolaşır mıyız, nasıl dolaşırız, onu merak ediyoruz. Tepkileri görmek istiyoruz. Yaradana sığınıp, yürümeye başlıyoruz. Fatih genelinde hiçbir şey olmuyor. Normal bir semt. Tamam, belli ki mutaassıp insanlar yaşıyor, tek tük askılı ya da kolsuz elbiseli kadın var. Bize biraz tuhaf bakıyorlar ama içimdeki tehlike çanları çalmıyor. Amaaaaa...
ismail Ağa Caddesi'ne gelince...
Hayatımda böyle bir şey görmedim. Aklımdan çıkmıyor. Pakistan gibiydi. Herkes cüppeli, sarıklı, sakallı... Kadınlar çarşaflı.. Yolun başında, tek tük görüyorsun, sonra çoğalıyorlar, birden her taraftan siyah çarşaflı kadınlar çıkıyor. Ve arkalarından gelen cüppeli adamlar... Yanlış anlaşılmasın, kim ne isterse giysin ama orası Türkiye gibi değildi, istanbul'da gördüğüm hiçbir yere benzemiyordu, zaman sanki gerçekten durmuştu. Fatihliler için bile marjinal bir yer.

Barbie bebeklerini tahrik edici bulanlar işte onlar...
Fatih'te dolaşırken tanıştığımız çok şeker tesettürlü bir arkadaşımız var, bize diyor ki "Yürürsünüz, Allah'ın izniyle yürürsünüz... Bir arkadaşımızı tokatlayarak sersem ettiler... Siz hiç durmayın, hızlı adımlarla caddeyi baştan başa yürüyün. Bir şey olursa koşabilirsiniz değil mi?" Şimdi bu lafları siz duysanız ne yaparsınız? Korkmaz mısınız?Ama başladığımız işi bitirmek gerek. Caddeye dalıyoruz. Sağlı sollu hacı yağı satan dükkanlar var, dini kitaplar, Kuran'lar, antika köstekler, tesettür kıyafetleri, aksesuvarlar... Ortada da meşhur ismail Ağa Camii.

Önümüze bakarak yürüyoruz
Bir an çıplakmışız gibi bir duyguya kapılıyoruz çünkü öyle bakıyorlar. Uzaktan bizi izleyen fotoğrafçı arkadaşımız Levent bile tırsmış durumda. Üzerinde turuncu bir tişört var diye laf yemiş. Bizim yediğimiz lafın, haddi hesabı yok.Hele, sakallı cüppeli bir adam "Pislikten başka bir şey değilsiniz!" deyince...Demet'le göz göze geliyoruz, adımlarımızı hızlandırıyoruz. Ve kendimizi arabaya atıyoruz. Byeeee ismail Ağa Caddesi!