bugün

“Kötü ameli kendisine süslü gösterilip de onu güzel gören kimse, ameli iyi olan kimse gibi mi olacaktır?…” (Fatır suresi 8.ayet)

insan hayatının en güzel, en güçlü ve umutlu dönemi olan gençlik dönemi aynı zamanda kriz ya da bunalım dönemi olarak da adlandırılabilir. Bu dönemin en belirleyici vasfı gerek evlilik için olsun, gerek farklı amaçlı yönelişler için olsun, karşı cinse duyulan ilgidir. Bu ilgi, ya evlilikle doyuma ulaştırılmakta ya da flört adı verilen yaşam tarzı ile sürdürülmektedir. Flört kelimesi Türkçe’de “karşı cinsten birisiyle yakın ilişki kurmak” anlamına geliyor.

Aynı kelime yerine “takılmak”, “çıkmak” kelimeleri de kullanılıyor. Ruhbilimci Erich Fromm “Karşıt cinsler arasındaki duvarın yıkılması durumunda, duygusal ilişkilerin karşı konulmaz bir cinsel isteğe dönüşmesi kaçınılmazdır.” diyor. Yani flört, takılma, çıkma hepsinin cinsel isteğe dönüşmesi kaçınılmaz.
Peygamber Efendimizin “Dikkat edin! Bir erkek yabancı bir kadınla başbaşa kaldığında muhakkak üçüncüsü şeytandır.” (Tirmizi, Rada’ 16) ikazı, çağları aşan bütün emir ve ikazları gibi bu konuda da bize ışık tutuyor.

Ortak bir gelecek planı olmayan, hatta birbirlerine verilmiş sözleri bile bulunmayan iki kişi arasında, sonu çoğunlukla cinsel birlikteliğe uzanan ilişki, takılmak ya da flört diye tanımlanıyor. Takılmak, internet ve cep teknolojileri sayesinde iyice kolaylaştı. Baştan ayağa cinsellik kokan bu yaşam şeklini ister özgürleşme, ister ahlâksızlaşma olarak tanımlayın, bireysellikle arasında kurulan bağ çok açık. Parola: Kendini nasıl iyi hissediyorsan öyle davran, toplum kurallarını umursama. Verilen mesaj ise şöyle: Bu sizin vücudunuz, eğlenin, ne isterseniz onu yapın. Öte yandan cinsellik bugünün gençlerine şu şekilde algılattırılıyor: Abartılacak bir şey yok! Bu şartlar altında yetişen gençlerin evliliği zor ve durağan, duygusal yönden yıpratıcı, hislerin ve yakınlığın ön planda olduğu, karmaşık bir dünya olarak algılamalarını yadırgamamalı.