bugün

türkiye cumhuriyetinin fikri temelleri üzerine çeşitli fikirler ortaya koyan ilginç bir yazıdır.

******

Erken Cumhuriyet ve vülgermateryalizm

Vülgermateryalizmin Osmanlı/Türk serüveninin bir sonraki aşaması olan erken Cumhuriyet döneminde gerçekleşen temel farklılık bu ideolojiye siyasete egemen olan lider kadrosu tarafından gösterilen ilgidir. Vülgermateryalizmin ikinci Meşrutiyet Dönemi'ndeki yükselişi ve kazandığı popülerlik, Cumhuriyet kurucularının bir bölümünün de bu düşünce sistemine ilgi duymalarına yol açmıştı. Bunlar arasında Cumhuriyet'in kurucusu Mustafa Kemal (Atatürk)'ün de bulunması, kendisinin erken Cumhuriyet ideolojisinin oluşumunda oynadığı öncü rol göz önüne alındığında, son derece önemlidir.

Mustafa Kemal, Madde ve Kuvvet'in Dimağ ve Ruh, Tefekkür ve Vicdan bölümleriyle Charles Letourneau'nun Science et matérialisme adlı popüler materyalist kitabının "Düşünce ve Ruh" bülümünden yapılan Fenn-i Ruh (1911) adlı bir derlemeyi okumuş ve Büchner'in fosfor ile düşünce üretimi arasındaki bağlantıyı ele alan tahlili ilgisini çekmişti. Bu vülgermateryalizmin düşüncenin maddî temellerini ispatlama alanındaki en önemli tezlerinden birisiydi ve ilk olarak Moleschott tarafından ortaya atılmış, daha sonra ise Büchner tarafından popülerleştirilmişti. Ancak Büchner, Vogt'un "beynin düşünceyi, aynen karaciğerin safra ürettiği gibi oluşturduğu" yolunda Physiologische Briefe für gebildete aller Stände (1845-47) adlı kitabında ortaya attığı savı şiddetle eleştiriyordu. Pek tabiî Mustafa Kemal'in konunun bu tür detaylarına indiğini söyleyebilmek mümkün değildir. Kendisinin pek çok Osmanlı/Türk entelektüeli gibi Büchner ile Holbach'ı [ilginçtir ki Système de la nature'ü değil, din fikrini tartışan Le Bon Sens (Akl-ı Selim)'ı] beraber ilgiyle okuması ilginçtir ve materyalizm alanında sadece eğitimli sınıf değil entelektüeller tarafından da ortaya konulan eklektik yaklaşımı gösterir. Mustafa Kemal sadece Büchner'i değil, başta Haeckel'inkiler olmak üzere vülgermateryalizm, natüralizm ve pozitivizmin tüm tezlerine karşı Şehbenderzâde Ahmed Hilmi tarafından yazılan bir reddiyeyi (Allah'ı inkâr Mümkün müdür? Yahud Huzur-i Fende Mesâlik-i Küfr, istanbul, 1327 [1911]) de 1916 yılında okumuş ve "bu incelemede bilim ve fenne dayananlar[ın] kabul edilebil"eceği yorumunu yapmıştı. Bu da kendisinin Osmanlı eğitimli sınıfının pek çok üyesi gibi meselenin din-bilim ve ruhçuluk-maddecilik çatışması boyutlarına ilgi göstermiş olduğuna işaret eder.

Kurucusu tarafından gösterilen bu ilginin yanı sıra erken Cumhuriyet, toplumun eğitimli kesimlerinde popüler, ancak genelinde marjinal, bir hareketin liderlerini de ön plâna çıkarmış ve daha da önemlisi siyaset sahnesine sokmuştu. Vülgermateryalist değerlerle tanımlanan yeni bir ahlâk fikrini savunduğu için yoğun eleştirilere uğrayan ve son Meclis-i Meb'usan âzâlığı ile Malta sürgünü sonrasında yeni dönemde de meb'usluğu devam ettirilen Celâl Nuri Bey 1935 yılına kadar TBMM'de önemli vazifeler almış; 1913 yılında Cumhuriyet reformlarının detaylı bir taslağını kaleme alan, Doçent Celâl Pekdoğan'ın başarıyla gösterdiği gibi, çeşitli risâleler ve Hür Fikir mecmuasında Büchner'in tezlerini neredeyse birebir tekrarlamış olan Kılıçzâde ismail Hakkı Bey, 1927 seçimlerinde "Ulu Rehber Gazi Paşa Hazretleri'nin işaretleri ile" meb'us seçilerek 1946 yılına kadar TBMM üyeliği yapmıştır. Mustafa Kemal, Büchner'in Türkçeye ilk çevirilerini yapan Abdullah Cevdet Bey'in meb'us yapılmasını da 1925 senesi sonlarında ciddî biçimde düşünmüş, Çankaya Köşkü'nde dört saat süren bir görüşmeye mazhar olan doktorun ictihad mecmuası aracılığıyla ortaya attığı tezleri övmüş; ancak daha sonra muhafazakâr çevrelerce başlatılan karşı kampanya sonucunda fikrini uygulamaya koymaktan vazgeçmişti. Bu bağlamda değerlendirildiğinde, Dr. ibrahim Temo'nun, Atatürk'ü kendilerinin yıllarca savundukları tezleri fiilen uygulayan "rehakâr bir otoriter kuvvet" olarak tavsifi bize ilginç ipuçları verebilecek bir ifadedir.
( m.şükrü hanefioğlu )

(bkz: rehakar)

(bkz: vulger materyalizm)

(bkz: şükrü hanefioğlu)