bugün

kişinin ergenlik döneminden kurtulup adamlığa adım attığı andır. misal,

istanbul a yeni taşınmıştık. ergenlik dönemi ve akabinde getirdiği sorunlar nedeniyle aileme sürekli zulm ediyordum. alışverişe gittiğimizde onlardan ilerde yürürdüm, utanırdım onlardan, annemin cüzdanından para çalardım. hey allahım, insan gibi istesen vermiyecek sanki mal çocuk. çok pahalı ayakkabılar, kıyafetler isterdim. bir kot pantolon, bir gömlek ve bir ayakkabı için bir aylık maaşlarına neden olurdum. ilginç kitaplar okurdum. çoğu zaman arkadaşlarıma hava atmak için okula götürür beden dersinde herkes top oynarken ben kitap okurdum. bir iki felsefi kitap geçmişti elime. kişisel özgürlük cart curt tarzında şeyler. onları okuduktan sonra aileme karşı olan sorunlarım tamamen soğukluğa ve nefrete dönüşmüştü. ölseler umrumda olmaz diye düşünceler belirmeye başladı kafamda.* kendimi vatanı kurtarmaya adamıştım.* bazen de kendimi bir popstar, çok başarılı bir futbolcu yerine koyardım hayallerimde. böyle bir genç, bir evlattım işte. derken bir gün akşam yemeğinden sonra babam benimle konuşmak istedi. annem içeri geçti baba-oğul konuşması olacağı için. tabi ki triplere girmiştim hemen... neyse, konuşmamız sürerken fazla üstelemeden sigara, alkol içip içmediğimi falan sordu. sigara içtiğimi söyledim. alkolün tadını sevememiştim zaten hiçbir zaman. kullanmamam gerektiğini söyledi. tabi o konuşurken küçük dağları ben yarattım havasındaydım. şimdi bakıyorum da, şayet ben birisiyle konuşurken o şekilde hareketler yapsa ağzını dağıtırım onun büyük ihtimalle. neyse, bütün bunları söyledikten sonra 'oğlum seni çok seviyorum nolur böyle şeyler yapma' dedi. ardından bir evladın kaç yaşında olursa olsun ailesine dememesi gereken, belki de ailesini incitecek tek kelimeyi söyledim. -iyi de baba ben size karşı bişey hissetmiyorum ki, ölseniz umrumda olmaz!...o an dünyası durdu zaten, gözleri donuklaştı. ağzımdan çıktığı an söylediğime pişman olmuştum ben zaten ama iş işten geçti tabi çıktı ağızdan zehirli ok gibi sözler. -sen bilirsin oğlum dedi içeri geçti. bende yaptığım haltın vermiş olduğu pişmanlıkla odama geçtim. yapacak bir şey aradım, açtım kitabımı okumaya başladım. eskisi gibi süper ötesi düşünceler gibi gelmedi o an kitapta yazılı olanlar. değil sayfaları cümleleri bile bitiremiyordum. çok geçmeden babamın yanına gitme isteği uyandı içimde. odalara baktığımda yoktu hiçbir yerde. annemde yoktu. en son balkona baktığımda ikisi beraber oturuyordu. annem babamın elini tutmuş ona bakıyordu. hala gözlerimin önündedir o sahne. ölene kadar da unutamam. unutulur mu böyle bir şey? babam yüzünü saklamaya çalışıyordu. yüzüne baktığımda ağladığını gördüm. dünyam karardı. ne yapacağımı bilemedim direk boynuna sarıldım. babam benim. defalarca özür diledim. defalarca öptüm beyaz sakallı yanaklarından. yaptığım büyük yanlışa rağmen ''insan evladına kırılır mı oğlum, sen benim her şeyimsin'' dedi. unutmam, unutamam. böyle adam oldum ben.

ben öleyim anam babam size bir şey olmasın.
bir aileyi geçindirmek zorunda olan çocuklar,

ailesini gözü önünde kaybeden savaş çocukları.

ne çocuklar var ergenliğe girmeden yetişkin olan.