bugün

Türkler’de Halikarnas balıkçısı ve sait faik arasında gidip geliyorum..

Yabancılarda roald dahl’ı severim.. bunun parson’s pleasure diye bir hikayesi vardır. Bir antika satıcısı, köylerden ucuza mal toplamak için papaz rolüne bürünür. ahırlardaki eski mobilya ve eşyalara göz gezdirmek için, güven veren bu yolu kendisine seçmiştir. Bir gün bir baba-oğulun ahırında 17. Yy’dan kalma, meşhur bir ustanın imalatı olan çok çok pahalı bir mobilyaya rastlar, üstelik mobilyanın faturası dahi vardır. “Ben aslında bunun ayaklarını kesip, bir şeyin altına destek yapacağım, yoksa beş para etmez” diye adamları kekler, zaten din adamıdır, adamlardan bedavadan ucuza bir fiyata mobilyayı alır. Arabasını getirmek ve mobilyayı yüklemek üzere ortamdan ayrılır vr 2-3 dakikaya döner, bir bakar ki, baba-oğul ellerinde mobilyanın bacaklarını sallıyor, “papaz efendi, siz uğraşmayın diye ayakları biz kestik” diyerek..

Din sömürüsünün geçerliliğinden tut, uyanıklığın sonuna kadar; çok basit, güzel bir köy hikayesi ve yazar hep böyle kafa dağıtıcı şeyler yazmıştır.