bugün

yıllarca akıllardan çıkmayan akşam yemekleridir. belkide içinde buz gibi bir bira barındırmasından kaynaklanmaktadır.
1998 yılında süre gelen 45'lik akşamlarımın birinde, sadece bana değil içeride ten tene olan her bir canlıyı bir kez dönüp baktıracak kadar oraya ait olmayan bir kadının girişi ile ve peşi sıra herkesin şansını denemesinden sonra sıranın bana gelmesini bekliyip, hoş bir şekilde konuşmaya başlayıp, kurduğu tek cümle ile göt gibi kapının önünde kalıp, sonra içeri girip artık hiç birşeyin eskisi gibi olmadığını fark ettikten sonra, istiklalde 600 metreyi 34.5 gibi hızlı bir sprintle tamamlayıp, son bir nefesle telefonu vermesi için kendimi önüne atıp , telefonu alıp, tüm gece çekilen 34 mesaja karşılık bir mesaj cevap alındığında sevinçten ve zaferden ağlanıp, vazgeçmeden bir farklı gün için buluşma sözü alıp ve buluşacağı akşam için boyundan büyük işlere kalkışıp bir organizasyon yapıp, daha sonra bir melek kadar güzel bir kadını oldukça iddaalı bir mekana götürüp, başını döndürdükten sonra hesabı ödeyemeyip ama yinede yüzündeki o şaşırtıcı gülümsemeyi görünce herşeyin aslında onun için yapıldığının farkına vardığını anlayıp açılan başlığa konu olucak kadar en güzeli hak eden akşam yemeği.

not: 17 yaşındaki bir gencin 29 yaşındaki bir iş kadınının aklını alması!
(bkz: son akşam yemeği)