bugün

elde var 0.
fikret başkaya yazısı...

Mitinglerde ençok "Türkiye laiktir laik kalacak" sloganı atılıyor. Eğer bu mitinglere katılanların gerçekten laiklik diye bir sorunları olsaydı, uygun slogan : Devlet dinden elini çeksin... şeklinde olabilirdi. Gerçek anlamda laiklik, birincisi vicdan özgürlüğünü; ikincisi de politika alanıyla din alanının birbirinden ayrılmasını varsayar. Bu da demektir ki, devlet hiçbir dini otorite kullanmayacak, din de hiçbir politik güce ve etkinliğe sahip olmayacak. Türkiye de din politik alanın dışında değil tam da göbeğindedir. Bu bakımdan Osmanlı imparatorluğunda olduğu gibi din devlete karışmış durumdadır. Eğer bir rejimde politika dine karışırsa, dinin de politikaya karışması kaçınılmazdır. Ya da visa versa... Bu yapıya itiraz etmeyenlerin "laiklik şampiyonluğunun" bir kıymet-i harbiyesi olabilir mi? Yüzbine yakın din adamına maaş veren laik bir cumhuriyet olabilir mi? Diyanet işleri Başkanlığı [doğrusu Din işleri Bakanlığı] diye bir kuruma sahip olan ve söz konusu kurumun Genel bütçeden aldığı payın üç-dört bakanlığın bütçesinden daha fazla olduğu bir rejim laikliğin timsali sayılabilir mi? Mitinglerde laiklik sloganları atanların devlet radyo ve televizyonlarında düzenli dini proğramlar ve yayınlar yapılmasına, devlet tarafından düzenli Kur an kursları açılmasına bir itirazları var mı? Herşeyden önemlisi, mitinglere katılanların cunta anayasanın dine ilişkin hükümlerini sorun etmeleri söz konusu mudur? Eğer öyleyse bu güne kadar neden ses çıkarmadılar? Hem imam Hatip okulları, liseleri açıp hem de bunları "irtica yuvaları" sayıp suçlamak, şikayet etmek ikiyüzlülük değil midir? Açanlar da şikayet edenler de Atatürkçüler olduğuna göre...