bugün

doğum gününüzdür, gece çökmüştür etrafa, ararsınız "nasılsın" muhabbeti geçer ilk önce,

"bana hediye vermek ister misin" diye sorarsınız sonra, cevabı önemlidir;

"evet" ise

"o zaman cama çık o güzel yüzünü göreyim" dersiniz, şaşırır cama çıkar sizi görür, gözleri dolar ve

"şu zamana kadar aldığım en güzel hediyeydi, seni seviyorum" der kapısına bir adet gül bırakır ve gidersiniz, ertesi gün barışmazsanız vazgeçmekten başka çareniz yoktur, ama onun yüreğinde çok ufak bi sevgi bile kalmışsa o sizindir korkmayın.

(bkz: işte romantizm budur)
her zaman romantizm dolu olmayan gidişlerdir... zira dönüş yolunu kıpkırmızı gözler ve yaş eşliğinde kat edersiniz...

bir gün gidersiniz ve o gün hayatının son günü olur... sonrasında yaşamanın bir anlamı olmaz... çünkü eski ise eğer yüreğinde ufak değil kırıntı halinde bile sevgi kalmamıştır...

(bkz: işte acı budur)
hüzün havası hakimdir o gün. hüzünle yağmalanmış mutluluğunuzla, gözyaşlarınızı saklamak istersiniz. aklınızdaki fikir, oldukça karıştırır kafanızı. gidip, gitmeme arasında kalmışsınızdır. ve gitmeye karar verirsiniz. o an yol bitmez. kapıyı çalmak için beklersiniz bir kaç saniye. ve o an gelir. kapı açılır. ve bir bayan. eski sevgilinin yeni sevgilisi.*
böyle acınası hareket görmedim. ulan arkadaş! adı üstünde eski sevgili, bitmiş işte zamanında, zorlamanın manası yok. hem kendini üzme hem de başkasını. doğum günün mü?! kafana huni şapka tak, ağzına da üfleyince öten dalgalardan al, kendini bi iyice kaybet. asıl acı neymiş, o zaman görürsün.