bugün

kapıyı dişçinin yardımcısının açmasıyla başlar herşey. beyaz bir üniforma vardır üstünde ve içeri davet eder. hemen bekleme salonuna alır hastayı ve sonra dişçinin yanına gider. hasta bekleme salonunu incelemeye başlar.

masanın üstünde duran dergiler, gazeteler, penceredeki panjur mu ne deniyor ona. böyle yanda ipi vardır, çekersin kapanır. tekrar çekersin açılır. bu hastahanede, sağlık ocağında da mutlaka bulunur. işte o, yerdeki fayansların araları, duvarda asılı olan lcd televizyon... ortamdaki herşeyi inceler hasta. kalp atışları git gide artıyordur ve hafiften bir korku sarıyordur bünyeyi.

bir yandan yan taraftan gelen dişçinin aletlerinin çıkardığı sesler, bir yandan dişçinin "hımm apse yapmış bu" demesi, bir yandan klimanın çıkardığı ses ve bir yandan da dişçinin yardımcısının ordan oraya giderken yere çarpan terliklerinin çıkardığı sesler bu korkuyu, stresi fena halde yükseltir. biraz sonra işi bitmiş hastayı uğurlar dişçinin yardımcısı ve bekleme salonuna gelir. hastanın suratına bakar ve "evet" der. evet? evet sıra bekleyen hastaya gelmiştir. yan tarafa alır hastayı. daha sonra dişçi ne oldu ne bitti sorguya çeker ve en sonunda yatırır hastayı o lanet olası koltuğa. ağrının olup olmadığını sorar ve ağrı varsa çekmez dişi. koşarak ve birazda mutlu şekilde çıkar hasta dişçiden. ama verdiği antibiyotikler ağrıyı kesmişse kaçış yoktur. o dişi sökmeden bırakmayacaktır oradan.
Hayatı sorgulamaya neden olan şey.
Duvarda yeni dişleriyle gülen insanların resimlerine bakıyorum hafif çişim geldi gibi heyecandan galiba.