bugün

2009 yerel seçimlerinde yaşanacak olan kader sınavıdır. ya akp yi seçip devletin yanında olup açlık, sefaleti istemediğini, çocuklarına iyi bir gelecek istediğini söyleyecek veya dtp yi seçip aç karınla, işsiz güçsüz, sel sefil bir hayatı sırf içi boş ideolojik sözler uğruna tercih edecektir.

diyarbakır halkı karar sizin. kendi geleceğinizi kendi ellerinizle tayin edeceksiniz.
ben yerinizde olsam devletin yanında olurum ve yaşadığım yere hizmet gelmesini isterim. dtp diyarbakır a bunca senedir ne verebilmiş ?
istenmeye istenmeye de olsa yapılması gerekendir. aynı şey memleketim tunceli için de geçerlidir. muhaliflik de bir yere kadar artık. chp'nin belediyecilikte başarısız olduğu aşikardır. dtp'nin icraatsiz yönetimleri ortadadır. diğer partilerin de durumu aşikar olunca diyarbakır'lı kardeşlerimizin artık geçmişten gelen kinlerini bırakıp biraz da bu güzel diyarbakır'ın daha da güzel olması için oy kullanmaları gerekir.

akp olmasından ziyade kendini diyarbakır'a verebilecek biri olmalı. dsp'li eskişehir'e internetten bir bakın. değişime bir bakın. önemli olan şehri sevmektir.
türkiye'nin en büyük şehirlerinden biri olan diyarbakır'ın hak ettiği güzel ve iyi bir şekilde yönetilmesi için diyarbakır halkının oy verecek olmasıdır.

hangi parti kazanırsa kazansın diyarbakır'lılar için hayırlı olması umulan durum.
açlıktan kurtulmayı devletten yana olmak diye tanımlama gafletini anlam haritamıza sıkıca iliştirmiş olsaydık; ali ulusalcı eşrafın gelişme argümanlarından en kadimi olan devletçiliği merkeze alır muasır devletlerin benzemek isteyeceği düzeye onlarca yıl evvelden erişirdik.dikkat ederseniz muasır devletler seviyesine ulaşmak demedim.ne dedim?muasır devletlerin bile ulaşmak isteyecekleri bir seviye..

daha doğrusu devlet seviciliğini hükumetin koynunda uyumak olarak değerlendirme yanlışına düşersek düştüğümüz yanlışın diğer adı hükumetin mukaddesleşme tuzağı olur.akp ye oy vermeyi devlete selam durma,dtp ye oy vermeyi terörden yana olma mesabesinde algılayan ve bu mana doğrultusunda kendi siyasi talebini çaktırmadan deklare eden fikriyat önce devlet kavramının şişede durduğu gibi durmadığını ıspatlamış sonra da bir terör örgütünün siyasi parti kurma lüksünü yaşatma izni veren o karmaşık devlet tanımının kellesini almış demektir.paçasına çamur gibi yapıştığı devletin kellesinin de işlevsiz olduğunu kendisi de iyi bilmektedir oysa.iktidarı elinde bulunduran siyasi bir partiyi devlet,başka bir siyasi partiyi terör zanneden bir insanın siyaset algısı öncelenebilirlik açısından oldukça sağlam hedefler gösterip göz yaşartan tavsiyelerde bulunabilir.ona oy ver aç kal ,buna oy ver kurtul cümlesiyle aynı sloganik kaderi paylaşan politika öğreticiliğinin ıskaladığı bir tarihsellik,bölgesel siyasetin sebep olduğu doğal refleksler,bir kaç yüz yıllık etnik bilinçaltı,bir yanı dağda kalmış reaksiyona nazır siyaseti bilmezlik,çok yönlü uçucu yöresel dinamikler gibi bir sürü faktör vardır.açlığı ve tokluğu ;türkiyede kaldırım, çeşme ve asfalt hizmeti zanneden bir belediyecilik ortamını görmezden gelip,yerel seçimde gücü elinde bulunduran insanı desteklemek ya da desteklememek düzeyine indirgeyen öneristlere matematiksel iktisat okumalarını tavsiye ediyorum.belki bosch bir kafayla düşünmekten vazgeçerler de en azından raportör/dokümanter bir karakter patlaması yaşar ülke..

sadede gelelelim efendim.yalnızca diyarbakır halkı değil,bütün insanlar geleceklerine oy verir ve bu gelecek bloklardan müteşekkil bir imkan dağıtma organizasyonuna gebe olacak kadar geçmiş olsunlara kalmış gelecek algısı değildir.bu, merkezin seçtiği kişinin merkezle hemfikir olup ikinci kez seçilmesi sanatına bina edilen bir beş yıllık gelecek problemidir.imdi bir soru sorup cevaplandırayım.akp merkezi,chp merkezi,mhp merkezi,dtp merkezi benim adayım budur dediği belediye başkan adayının niteliklerini kısa süreli ve dar bir çerçeveyle takdim edilen alan taramasından anlayacak kadar kuşatıcı ve nitelikli midir?soruyu biraz açayım:

hakkarideki belediye başkan adayının belediye başkanlığı yapabileceğine dair bağlı olduğu partinin elindeki argümanlar nelerdir?

dikkat edin cevaba geçiyorum:oy potansiyeli.
şimdi açıyorum:aşireti, yakın ilişkide olduğu aşiretler....

peki sözkonusu adayın başkanlığı kazanma potansiyeli başkanlık yapabilme potansiyeliyle aynı anlama mı gelir?hayır.

o zaman genel ve yerel (neden yerelse) seçimlerdeki adayların nitelikleri mi ön plandadır yoksa sahip oldukları oy potansiyelleri mi?bir seçimi etkileyen en önemli unsur eğer ikincisi ise, devletsel kuvveti elinde bulunduran partinin ismi önemli değildir.zira seçilecek insan aynı mantığın tezahürüyle meclistedir ve seçilmiş olmasının meclisi istediği gibi kullanabilmesinde hiç bir etkisi yoktur.

haa hadise diyarbakır için biraz farklı olabilir fakat hizmeti haketmek,hizmet vermeyi kendine yakınlıkla aynı anlam hedefine koyan bir sistem mantığına bırakmakla karıştırmak; öyle görünüyor ki her zaman akp ve chp ye oy vermeyi zorunlu kılar.o parti devlet düşmanı ödenek alamaz,bu parti devleti elinde bulunduruyor şehri cennetleştirir düşüncesine teslim edilen bir zihniyetin vereceği oy, aidiyete sarmalanmış hakiki sahiplenmeyi tüketir ve yerine muhalefeti ziyan kabul eden eli kelepçeli bir halk yığını ikame eder.hele dtp ye belediye başkanlığını veren bir şehri cezalandırmayı düşünen bir hükumet geleneksel davos şenlikleri düzenlesin,her zaman mazlumun yanındayız etkinlikleri yapsın,ben bu belediyeyle çalışmam diyen valiyi daha denize sıfır bir şehre alsın,partice giriştiği seçim hararetinin tam ortasına, kemal kılıçdaroğlunu dünyanın en zor rakibi görme sıkıntısını kondursun.

siyasetin , şu şehirleri istiyorum demekle olmadığını bilmeyen bir parti, istediği şehre hizmet vermeyi oraları almakla garantilediği hezeyanından ne zaman kurtulur biliyor musunuz.biz zengin olduğumuz zaman.