bugün

aslanın canı çok sıkılmıştır, hemen tilkiyi çağırır.
''çok canım sıkılıyor, vakit geçirecek bir şeyler bul bana'' der.

tilki sinsice gülerek ;

''tamam kralım, su kıyısına gidelim.orada bulduğumuz ilk hayvanı dövelim'' der.

bu fikir aslanın pek hoşuna gider ama bahane lazımdır.

tilki onu da düşünür hemen.

''şapkan niye yok deyip pata küte döveriz kralım'' der tilki.

hemen su kıyısına inerler.orada bulunan tavşanı çağırır aslan yanına.

''nerde lan senin şapkan'' der.

tavşan şaşırır.
''ne şapkası kralım.'' demeye kalmadan, aslan tavşanı evire çevire döver.

ertesi gün aslanın yine canı sıkılır ve su kıyısına iner. tavşanı tekrar çağırır yanına.

yine ''nerde lan senin şapkan'' der aslan ve yine pata küte döver tavşanı.

bu olay üç gün tekrarlanır.

dördüncü gün aslan tilkiye ;
''hep aynı soruyu sormak ve aynı bahaneyle dövmek ayıp oluyor. değişik şeyler bul'' der.

tilki de; ''elbette bulurum sayın kralım, hatta buldum bile. tavşandan sigara isteyelim. filtreli getirirse, neden filtresiz getirmedin, filtresiz getirirse neden filtreli getirmedin diye dövelim...'' der.

aslan beğenir bu fikri ve hemen tatbik eder.

tilkiyi de yanına alarak su kıyısına inerler.

aynı tavşan, kafası gözü sargıda, titreyerek yiyecek bir şeyler aramaktadır dere kenarında.

aslan tavşana ''git bana bakkaldan sigara al...'' der
tavşan hemen koşmaya başlar ama bir iki adım sonra durup geri dönerek,
''filtreli mi olsun, yoksa filtresiz mi sayın kralım” diye sormaz mı''
aslan şaşırmıştır. ne diyeceğini bilemez, son çare olarak ;

''nerde lan senin şapkan'' diye pata küte girişir.

konuyu nereye getireceğim;

-hayrunisa gül'ün türbanı,
-komunistlerin turbanli masum bir kiza saldirisi

bunlar hemen aklıma gelen başlıklar. geçen gün ruhat mengi'nin (adı her acidan idi sanırım) programında konuşulanlarla, hangi program olduğunu hatırlamıyorum, bedri baykam'ın da konuklar arasında olduğu bir programda ertugrul saglam çizgisindeki spor adamları ile ve eşi kapalı devlet memurları hakkında söylenenleri bir araya getirince bu tür bir başlığın açılması gerektiğini düşündüm.

yeri geldi mi vatandaşlarının %99'u müslüman olan ülke diye tabir ettiğimiz ülkemizde türban konusunun geldiği noktaya bakın.

bir okulda münferit bile olsa namaz kılma hadisesi cereyan ettiğinde nasıl güm güm (efect) ekrana geldiğini düşünün.

devlet kanalında kur'an-ı kerim okunuyor diye edilen laflara bakın.

hakan sukur'ün kutlu dogum haftasi'na vurgu yaptı diye nasıl linç edildiğini düşünün.

nedir bu dine, islamiyet'e karşı tahammülsüzlük? inanç özgürlüğü ve demokrasi'den ne anlıyoruz? memleketçe hangi noktaya geldik. yüzyıllarca her dinden insan bu topraklarda birlikte yaşamadı mı? nedir birbirimizle alıp veremediğimiz?

huseyin uzmez o kızcağızla gerçekten ilişkiye girdiyse hepimiz lanetleyelim ama niye kötü örneği emsal olarak alıyoruz? müslüman komşusu açken tok yatmayandır, elinden dilinden kimseye zarar gelmeyendir, başkasının hakkına tecavüz etmeyendir. şu hoca şöyle bu hoca böyle diyerek islamiyete leke sürmeyelim. her insanın günahı kendisini bağlar.

daha anlayışlı yarınlara...