bugün

hepimizin, az veya çok bilinçsizce yaptığımız savurganlık çeşididir.

sahip olduğumuz ve kullandığımız, eşyaların bize göre kullanılma süresi dolduğunda başka nasıl değerlendirilebileceğini düşünmeden çöpe atıp yok etmemiz ve bu yolla ayrıca çevremizi de kirletmemizdir.

ilk öğretimde ders kitaplarının ücretsiz ve devlet tarafından karşılanmasından önce, sadece ders kitaplarının ücretleri bile bazı aileler için zorlayıcı olabiliyordu. eğitim eşitliği prensibinden bakılarak bu kitapların devletçe karşılanması yerinde olmakla birlikte, olanağı olan aileleri de kapsaması bana ilk zamanda da gereksiz gelmişti. ders kitaplarının satın alındığı dönemlerde bir ikinci el kitap piylasası vardı ve öğrenciler kitaplarını iyi kullanıp yıl sonunda satarak yeni yılın kitap parasına katkı sağlarken başka bir çocuk kullanılmış bu kitabı daha ucuza alıp kullanmaktaydı.
şimdi ise sene başında kitap öğrenciye veriliyor ve yıl sonunda o kitap ile ilgili herhangi bir dönüşüm yapılmıyor.
her öğrenci her yıl yeniden kitap alıyor ve zaten kitaplar her sene değişiyor.. en azından okul bu kitapları geri alıp kilo ile satarak kendisi için bir kaynak yaratamaz mı? en azından bu kitapların iadesi istenemez mi? her yıl her bir öğrenci için 7-8 kitaptan kaç tane kitap dağıtıldığını bunun ülke ekonomisine yansımasını bir düşünün. biz bu kadar zengin bir ülkemiyiz. yoksa gerikalmışlığımızın, muhtaçlığımızın temelinde bu bilinçsizliğimiz mi yatıyor.
cam şişelerin,okunmuş gazetelerin ve bunlar gibi tekrar dönüştürülecek bir sürü çöpün nasıl bilinçsizce yok edildiğini, bilinçsiz kullanılan enerji kaynaklarının yanına eklersek neden bu kadar doğal, tarihi ve ekolojik güzelliğe rağmen niçin hala fakir olduğumuz görebiliriz sanırım.
güncel Önemli Başlıklar