bugün

Okuduğu kurgu romanına ciddi ciddi inanan tiptir. bunlar isa’nın bakire bir kadından doğduğuna, Musa’nın denizi ikiye yardığına, Muhammed’in bir taş ile arşa çıktığına falan inanır. Helal olsun.

(bkz: inanç mantığın zıttıdır)
müslüman ve kuranı kutsal ve tek bilgi kaynağı olarak gören arkadaşlardan özür dileyerek söylüyorum ki;
Yunan mitolojisi bile bana daha mantıklı ve bilgilendirici geliyor
Çoğu Kuran'ı okumamış tiplerdir.

Okumuş olanların önlerindekinin ne olduğunu bir türlü kavrayamamalarının bir çok sebebi var. Sebeplerden biri Kuran'ın çok dağınık, çok tekrarlı bir yapıda olmasıdır. Kuran bugünkü haliyle bir araya getirilirken surelerin "iniş" sırasına göre düzenlenmemesi de ancak art niyetle açıklanabilir. Maksat iyice karışık olsun ki okuyan olayın nereden nereye geldiğine uyanamasın...

Mesela mekki ayetlerde peygamberin kimseden bir karşılık beklemediği, sadece bir karşılık beklemeyenlere uyulması gerektiği yazılı iken, medeni ayetlerde peygamberin bir çok gelir kapısı üzerinden pay talep ettiği, taleplerinin bile sabit olmayıp, gelen tepkilere göre değişkenlik arz ettiği fark edilmesin..

Kuran 7.yy arap siyasetiyle, güç mücadeleleri ile ilgili bir eserdir o kadar..
Demagoji yapan arkadaşlara bir ders verme niteliğinde küçük bir yazı yazayım o halde.

Öncelikle tefsir yaparken tevil referans alınmaz çünkü tüm dinlerde tek bir gerçek vardır alimler bunlar üzerine konuşur ve bir karara varır. Post-modern bir açıyla bakıp herkesin kendi doğrusu, yeni yorumlar yeni teviller diyemezsin. Din tek bir gerçek üzerine kurulur ve ondan başka tevil yoktur. Din öznel bir şey de değildir kişiden kişiye değişsin. O yüzden tevil teorin çöpten öteye gidemez. Totaliter bir yapıda olan bir şeye başka bir anlam yükleyemezsin, hadi yükledin diyelim. Hangi tevile inanacağız? Hangisi doğru nerden bileceğiz? Al işte tüm tarikatlar tevil örneği.

Kurum konusuna gelirsek dinden daha büyük bir sömürü kurumu yoktur. Öncelikle Tanrı-kral sayılan firavun'lara karşı hiçbir zaman bir isyan çıkmamıştır. Yine türk devletlerinin çoğunda bu böyledir hatta dünyanın her yerinde böyleydi ilkel kabileler dışında. Yönetme yetkisini tanrıdan aldığını iddia eden sezarlar, imparatorlar, sultanlar, krallar, lordlar halkın ırzına geçmiştir. Hatta bu o kadar ileri bir noktadadır ki papa masum diye haçlı savaşlarına çocukları göndermiş ( çoğu ölmüş ya da esir düşmüş ) osmanlı padişahları halkına kullarım demiş, firavunlarun mezarları insan kemiklerinin üzerine inşa edilmiş. Rushdie kitabında şöyle der " From the beginning men used God to justify the unjustifiable" Başlangıçtan beri insan tanrıyı adaletsiz olanı adaletli kılmak için kullanmıştır.

Bir diğer örneğe gelecek olursak kast sistemi brahmanlar en üst katmandadır. Peki bunun sebebi nedir? Sadece din bilgilerinin olmasıdır. Bugün geldiğimiz noktada da sadece din bilgisi olup atatürk düşmanlığı atatürk'ün kurduğu kurumda yapanlar ile aynı özelliğe sahip olmasıdır diyebiliriz. Bunlar her zaman toplumun kaymağını yemiş, din adı altında milleti sömürmüştür.

Dikkatini çekerim, dünyada mezarlıklar, öldüğü zaman şehit olacaklarını düşünen insanlarla doludur ve bunların hepsi farklı farklı dinlere inanan ve farklı coğrafyalarda yaşayan insanlardır.

Yine kurum konusuna gelirsek, Avrupa'da endüljans satanlar din adamları değil miydi? Peki bu endüljanslar ne karşılığında satıldı? Altın uğruna. insanları kandırıp altınını cennetten arsa vereceğiz diyerek almak sömürü değil de nedir? Ticaret mi? olaya maddi açıdan değil de psikolojik açıdan bakarsak enginizasyon mahkemeleri birer sömürü kurumu değil midir? Kendi otoritesi dışına çıkılmasın diye aydanları kesip biçen envai çeşit işkence eden, kaymağı elinden alınmasın diye ispanya'da her yıl 1000 aydını doğrayan avrupanın en güçlü devletini 300 yılda fransa'nın metresi haline getiren bu mahkemeler sömürü kurumu değil de nedir? Galilei'yi asmamayı bir kayra olarak gören köhne bir zihniyeti, demagoji yaparak aklayamazsın.

"Batılılar geldiklerinde ellerinde incil, bizim elimizde topraklarımız vardı. Bize, gözlerimizi kapayarak dua etmeyi öğrettiler. Gözümüzü açtığımızda, bizim elimizde incil onların elinde topraklarımız vardı"
diyen Kenyatta sömürüyü kast etmemiş midir? Şimdi diyeceksin ki iyi de bunu tanrı söylememiş. Tanrı zaten yoktur. Tanrı'yı insan az önce bahsettiğim sebeplerden dolayı yaratmıştır. insanın tanrıya inancının kökenlerini daha sonra konuşuruz bu yazımda bunu derlemeyeceğim konumuz o değil. O yüzden devam edeyim. Yine aynı şekilde Amerika ilk kurulduğunda tüm insanlar eşittir anlayışla kurulup daha sonra her insan eşittir, zenciler hariç diyen, zenciler için bülbülü öldürmek kitabında da bahsedildiği üzere ayrı kiliseler açan, bu kiliselerin çok kötü kiliseler olduğu da açıkça bilindiğini düşünürsek bunu yapan dinin pratiğini eline almış, önüne geleni boyunduruğa vurmuş ve kendini bu cihette adamış olan kilise değil midir?

Din milletlerin afyonudur diyor Karl Marx. Bunu bir örnekle açıklayayım gerçi bugün türkiye'nin durumu bunun en açık örneğidir ama ben başka bir örnekle açıklamak isterim yine de argümanımı daha sağlam hale getirebilmek için. J.J. Rousseau bir kitabında afrikalıların fransa'yı ziyaret edişini anlatır. Afrikalılar fransa'daki hem zenginliğe hem fakirliğe çok şaşırır çünkü adaletsizlik buzul çağının öncesindeki kara bulutlar gibi fransa'nın üzerine çökmüştür. Daha sonra heybetli adamların yanında kral'ı görür. Kral 15 yaşındadır. Aç olan insanlara bakar ve bu insanların bu kralı nasıl öldürmediklerine ve kocaman adamların ufak bir veledi savunuşuna ve ona boyun eğmelerine şaşırır kalır. Bunu yaptıran dindir işte. Halkı her anlamda sömüren, ezen, çiğneyen dindir. Din bir milletin başına gelebilecek en büyük sömürü kurumudur. Bugün müreffeh hiçbir ülkede din namına bir şey yoktur.

Tıpkı antik devletin imparatoru'nun dediği gibi;

Din adamlarının söylediklerine pek itibar etmeyin. Onların söyledikleri şeyler ile bağırsaklarımdan çıkan şeyler aynıdır.

Bu yazıma da göz atabilirsiniz.

https://www.uludagsozluk.com/e/42647763/

Edit : Sadece romantik aptallar teori ile pratiğin aynı olacağına inanır. Ki zaten din teorileri de pratiği de insanın ağzında kekre bir tat bırakıyor.