bugün

Cennet; semavi dinlerde iyi insanların öldüklerinde ödül olarak gittikleri mekana denir. Uçmağa varmak ile ilgili çok yapılan yanlışlardan biride bir mekan olduğunu düşünmektir. öyleki ''mekanı cennet olsun'' tabirini ''mekanı uçmağ olsun'' diye değiştirilir. Halbuki uçmağa varmak deyimi uçmaya geçme eylemini anlatır. Orta asya'da karabudunun bir kişinin öldüğünü söylemek için ''şahin oldu'' ya da ''ecel doğanı pençesine takıp götürdü'' gibi deyimler kullanır.
Cennete gitmek semavi dinlere göre iyi insanların ödüllendirildiği yer olarak kulllanılır. ilave olarak Semavi dinlerle alakası yokken bile kendi sevdiklerimizin öldüklerinde garanti gidecekleri yer olarak da düşünürüz. sevmediklerimize de ne kadar iyi olursa olsun cehennemi boyladığını düşünürüz. Diğer cümleye baktığımızda sevdiklerimize ve sevmediklerimize tam olarak ayrılmaksızın söylenir ama şöyle ufak bir ayrıntısı vardır; iyi insana şahin oldu, sungur oldu diye tabir edilip kanat vererek, kuş yaparak betimlenir. Kötüye de ecel doğanı pençesine takıp götürdü diye betimlenir. çünkü kötü kişinin kanadı çıkmayacağını, kuş olamayacağını inanılır.
Şamanizm veya Tengricilik gibl pagan inanışlarda cennet ve cehennem kavramı yoktur. Kızıl Tamu sonradan eklenmiş bir olgudur. özellikle oğuz boylarının islamiyete geçmeye başlamasıyla birlikte kendi inanışlarını göre verilen ayardır. Onu bile ateşli, zebanili, yanılan bir yer olarak tasvir edemeyiz.