bugün

insanda motivasyon, hayata karşı güven bırakmaz. bok gibi bireyler yetiştirir bunlar.

teşekkür almak için kaç gece sabahladım sayısını unuttum. millet tuğba'ya hava atmak için (mahallenin en güzel kızıdır) şıkır şıkır geziyor zilleri çaldırarak. pencereden öyle bakıyorum boş boş.

madem sürekli "dur şu borçlar bitsin" diyecektin ne diye gaza getirdin pis herif. sınıfta teşekkür alan 3 kişiden biriyim. lanet olsun.
yanlış yapan ebeveyndir. ya almayacağım desin. ya da alsın bisikleti canım aa.
okulların tatil olduğu güne lanet ettiren ebeveyndir.
küçükken bisiklet sözü verir, büyüyünce araba...
çocuk hak etmişse, o sözü yerine getirmek gerekir. aksi takdirde minik yavrunuz size olan güvenini kaybeder, hayata küser. başarısının, emeğinin karşılığını vereceksiniz eğer ki söz vermişseniz.
bazen çok da kızılmaması gereken insanlardır.

bundan sanırım 20 sene öncesi idi. her çocuk gibi benim de hayallerimde bir bisiklete sahip olmak vardı. mahalledeki diğer bisiklet sahibi çocukları görmek bu tutkuyu daha da perçinliyordu. bizler daha bir tekerini bile bulamazken 4 tekerlekli bisikletlere binen veletler vardı. tam olarak olmasa da böyle bir şeydi merak edenler için ;

görsel

babam o zamanlar için sabit bir işte çalışmıyordu. günlük işlerde para kazanmaya uğraşıyordu. aldığı para da ucu ucuna yetiyordu ya da yetmiyor ev içinde kavga sebebi oluyordu. ben ve kardeşim ise bu duruma şahit oluyor, bir köşe çekilip sessizce oturmaktan başka bir şey yapamıyorduk. çocuksun sonuçta ne diyebilirsin ki? bu durumu bildiğimdendir babamdan hiçbirşey isteyememişimdir. her ne kadar kendimi frenlemeye çalışsam da, o masum taleplerime engel olamıyordum bazen. anneme bisiklet almaları için ısrar ediyordum ama onun da elinden beni geçiştirmekten başka bir şey gelmiyordu.
bir gün okul dönüşü annem bana bir süprizlerinin olduğundan bahsetti. meraklandırmıştı beni. kömürlüğe gittik beraber. hep alınmasını istediğim şeyi almıştı babam. karşımda pinokya marka bisiklet vardı. bilmeyenler için ;

görsel

o kadar çok sevinmiştim ki, bisikletin olmayan lastikleri, sağında ve solundaki paslanmalar ve tutmayan frenleri o an gözüme gözükmemişti. babam elindeki üç kuruş parasıyla, mağazadan sıfır bir bisiklet almaya gücü yetmediği için hurdacıya satılmış, ahı gitmiş vahı kalmış bir bisikleti alabilmişti. baba olarak hissettiklerini şuan bir baba olarak ben de hissedebiliyorum. o anki durumu ancak o kadarına yetiyordu. elinden geleni ancak o kadardı. üzülen çocuğunu sevindirebilmişti ya, onun istediği de oydu.
neyse sağdan soldan makyajlarla bisikleti bir şekilde binilebilir bir hale getirmeyi başarabilmiştik kuzenlerimin sayesinde. bir müddet binebildim o şekilde bisiklete. mahalle aralarında gezdik, kazalar yaptık. çocukluk hevesimizi bir şekilde bastırabildik.

bugün ise, aradan geçen 20 sene o hevesi bir an olsun söndürmedi. hala bisiklet sevdası devam etmekte ama şu anki şartlar bisiklete binmeme engel olmakta. bundan sonra da binebilir miyim bilmiyorum.
Babam bu.
Şimdide araba alacağım diyorum, al benim arabayı götür diyor, haftada evden bir kişi hastaneye gider ve bana araba sende dursun diyor, biliyor yufka yüreği

Neyse dolmuşa devam.