bugün

Bırak biçare feryadı, belâdan gel, tevekkül kıl.
Zira feryat belâ-ender, hatâ-ender belâdır, bil.

Belâ vereni buldunsa, atâ-ender, safâ-ender belâdır, bil.
Bırak feryadı, şükür kıl manend-i belâbil, demâ keyfinden güler hep gül mül.

Ger bulmazsan, bütün dünya cefâ-ender, fenâ ender hebâdır, bil.
Cihan dolusu belâ başında varken, ne bağırırsın küçük bir belâdan? Gel, tevekkül kıl.

Tevekkülle belâ yüzünde gül, ta o da gülsün.
O güldükçe küçülür, eder tebeddül.

Bil, ey hodgâm! Bu dünyada saadet, terk-i dünyada.
Hüdâbin isen, O kâfidir, bıraksan da bütün eşya lehinde.

Ger hodbin isen helâkettir, ne yaparsan bütün eşya aleyhinde.
Demek terki gerektir her iki halde bu dünyada.

Terki demek: Hüdâ mülkü, Onun izni, Onun namıyla bakmakta.
Ticaret istiyorsan ger, şu fâni ömrünü bâkiye tebdilde.

Eğer nefsine talipsen, çürüktür, hem temelsiz de.
Eğer âfâkı istersen, fenâ damgası üstünde.

Demek değmez ki alınsa, çürük maldır hep bu çarşıda.
Öyleyse geç, iyi mallar dizilmiş arkasında.
*
çaresiz insan! artık feryad edip durmayı bırak da musibetlere karşı allah'a vekalet ver, o'nu avukat tut.
zira feryad etmenin kendisi, o musibetin içinde başlı başına bir musibet ve o hatanın içinde başlı başına bir hatadır elbette, bil

eğer musibeti vereni bulduysan, bu da lütfun içinde lütuf, keyfin içinde keyftir elbette, bil.
bırak feryadı ve bübüller gibi şükret. gül mül her zaman keyfinden güler.
(belabil bülbüller demek ve musibet anlamındaki "bela" ile ses benzerliği var. ve yine bülbülün onsuz yapamayacağı gül çiçeğinin de "gülmek" fiiliyle ses benzerliği var)

eğer ki (bela vereni) bulmazsan bütün dünya cefa içinde cefa ve faniliğin içinde yokluk ve bir kayıptır bil
dünya dolusu musibet varken başında onları görmeyip de küçücük bir beladan niye bağırırsın? gel, allah'a vekalet ver

allah'a güvençle belanın yüzüne gül, ta ki o da gülsün(karşısına geçip suratına güldüğün insanın gülmeye başlaması gibi)
o güldükçe küçülür ve başkalaşır

ey hodgam (sadece kendi mutluluğunu düşünen), bil ki bu dünyada mutluluk dünyayı terk etmektedir.
allah'ı tanıyan biriysen bu kafidir, eşyayı bıraksanda yine onlar senin faydana çalışırlar

hodbin (bencil) isen yıkılıştır, ne yaparsan yap eşya sana totalde zararlıdır
demek ki her iki halde de bu dünyada dünyanın terki gerektir
(kendi mutluluğunun peşinde bencil bir hodgam ve hodbinsen de, allah'ı tanıyan bir hudabinsen de bu dünyayı terketmen lazımdır)

dünyayı terketmek demek her şeyden elini eteğini çekip dağa çıkmak demek değildir. dünyayı terketmek demek kalben bağlanmamak, bunun için de her şeyi allah'ın mülkü olarak görüp, eşyayı onun izni ve adıyla kulanmak demektir.
eğer ticaret yapıp zengin olmak istiyorsan şu sonlu ömrünü sonsuz ömürle takas et.

eğer nefsani arzularını istiyorsan bunlar hem çürük hem temelsizdir.
ufuklara talipsen bile hepsinin üzerinde fena damgası (yok olacaktır damgası) basılıdır.

demek ki bu dünya çarşısından alışverişe değmez, bütün mallar çürüktür.
öyleyse geç, iyi mallar hep arkasında dizilmiştir(dünyanın arkası ahirette)