bugün

kurtuluş mücadelesinde yaşanmış durumdur.

ulu önder mustafa kemal atatürk, cihanı şaşkınlığa uğratan ve dünyanın her noktasında "özgürlük ve demokrasi" fikrine ilham kaynağı yaratan "tam bağımsızlık" ilkesini misak-ı milli sınırları içinde halkına aşılarken:

o dönem genç erkeklerin (çocuk bile denilebilir, mücadelede 15 yaşında neferlerin silah tuttuğu düşünürlürse) neredeyse üçte biri şehit olmuş,

geri kalan nüfusun neredeyse yarısı - kadın/erkek farketmeksizin - en az bir uzvunu kaybetmiş (kol, bacak, göz kulak...)

nüfusun geri kalanının ise yarısından fazlası kadın, çocuk ve yaşlılardan oluşuyor.

dönemin meclisinde avrupadan damızlık erkek getirmeyi teklif eden vekiller bulunduğu belgeleniyor.

şimdi düşünün!

bileğimiz incindiğinde hemen doktora koşuyoruz...

bedenimizi halsiz hissettiğimizde o gün işe gitmiyoruz belki bunu bırakın moralman yenik olduğumuzda her şeyden vazgeçiyoruz..

ama o ve onun mirasçıları asla vazgeçmediler!

o hayatını milletine adadı..

o bir kahraman milletin azmine esin kaynağı oldu.

ne mutlu türkim diyene diyerek dil, din, renk, ırk, cemiyet ayrımı gözetmeksizin yüceltti onları!

onun mirasçıları anasını, babasını, yavrusunu verdi harp alanlarında.

aç kaldı, çorap dikti, kadınlar siper kazdı, erkekler gitti dönmedi...

ancak onlar hiç vazgeçmedi.

ve biz bu sayede günün doğuşunu ayrı bir keyifle izliyoruz bu topraklarda.