bugün

19 haziran'ın ilk saatlerinde telefonum titreyerek bana bir şeyler anlatmaya çalıştı. mesaj, mustafa'dandı ve:

"bir erkek ancak babası öldüğünde büyür. babalar günün kutlu olsun"

diyordu mesajda. oysa daha baba bile değildim -bir köşede bilgim haricinde bir çocuğum yoksa eğer ki- ama anlamıştım neyi kastettiğini.

mahalleyi kuşatan bağrışmalara kadar da öylece gelip durdu aklıma bu "bir erkeğin ancak babası öldüğünde büyümesi" mes'elesi. evin balkonunda ahşap binadan yükselen duman bulutu ve tehlikeli kıvılcımları seyredip bir yandan da yarım saatte gelemeyen itfaiyeyi arayıp da küfürlerimi saydırırken gözüm takıldı balkondaki boşluğa.

sahi çok zamandır pek şekerli kahve yapanım, krallığımın surlarını dövüp de "çay taze" diyenim yoktu. artık eve, eskisi kadar geç kalmıyor ve haftanın minimum üç gecesi dışarıda-arkadaşımda, bir barda veya sahil hattındaki bir bankta- olan ben, şimdi ayda bir dışarıda kalacak olsam tedirgin oluyor ve çok geçmeden de evin yolunu tutuyordum. mustafa'nın deyimi ile büyümüştüm işte. sorumluluklarım bir anda artmıştı.

yaşamın, bugün omuzlarıma yüklediği işleri bitirir bitirmez soluğu mezarlıkta aldım. biraz daha büyüdüm ve hiç ağlamadım bugün. unutmak, biz kullar için ne büyük lütûfmuş. tekrar farkettim bu gerçeği. sağ omzu üzerine yatırıp da o çukurda kefen bağını çözdüğüm günü düşündüm; iki yıl olmuş. o gün, bıraksalar yanına yatacaktım boylu boyunca. ağlamaktan kör olacaktı gözlerim ama bugün büyüdüm.

hak veriyorum mustafa'ya fazlasıyla bir erkek ancak ve ancak babasını kaybedince büyümeye başlıyor. yaşı, kaç olursa olsun. mustafa'nın babası mı? daha 16 yaşında bir çocukken vefat etmiş.

bütün o yazılı mermerlerin diyorum hani, babalar günü kutlu olsun.