bugün

erkekliktir özünde. her kişinin harcı değil hani...

kadınların belki de en büyük yanılgılarından bir tanesidir büyüdüklerine, olgunlaştıklarına dair olan inançları. ama gel gör ki hemen her örnekte aynı şeyi görmek mümkün: "kadın armut değildir, olgunlaşmaz.". tabii bir kural bu bir yerde. hep oyuncağı elinden alınmış bir çocuk gibi yaşar kadın hayatı ve elindeki her oyuncağının da alınacağına öyle çok inanır, o kadar çok bağlanır ki. aksi yönde bir ihtimali düşünemez bile. ve "genel" itibariyle baktığımızda bu yargılarında "haksız" olan tek bir taraf yoktur. kadın, sevgisini koşulsuz ve sınırsız verir ama karşılığında aldığı atomlarına ayrılmış bir ilgidir. sevdiğimizi, hissettirmiyor muyuz? aslında mes'ele bu değil. pekala sevgimizi hissettirebilecek yeteneği, tâ doğuştan kazanıyoruz biz erkekler. kaldı ki eldeki örneklere baktığımızda gene hiç düşünmeden, kendi hayatlarımızı feda edebilecek kadar gözümüz karadır serde.

hatun kişi üşümüşse, montumuzu veririz...
hatun kişi yorulmuşsa, sırtımızda taşırız...
hatun kişi tehtid altındaysa, kalkanlarımızı kaldırıp, yumruklarımızı alabildiğine sıkıp, bize göre gözlerimizden ateş püskürterek; burun deliklerimizi genişleterek savunmaya geçeriz.
hatun kişi ağladığında, bilir ki bize yaptıramayacağı tek bir şey yok dünya üzerinde.

peki ama neden tüm bu yeteneklere sahip olmamıza rağmen sevgimizi, ilgimizi, bütün bu şeyleri yapma potansiyelimizi ulu-orta sergileyip de mest etmeyiz hayatlarımızın, kadınlarını?

mes'ele basit aslında. alıştırmak korkusu... hayatımızdaki her kadına karşı bu noktada itina gösteriyoruz sanırım. sıfatına çok da aldırmıyorum ben. nihayetinde yarın annem için de gerekirse bütün dünyayı karşıma alıp da hiç düşünmeden savaşmaya başlardım. ama bugün, benden "eve geç kalmamamı" istediğinde, bunu yapmayı yersiz ve saçma bulabiliyorum. çünkü, o hep bir şeyleri yapmamı ve yapmamamı isteyecek. ve asıl tehlike buna alışması. benim için tehlike değil o da; tamamiyle kendisi için tehlike. çünkü buna bir kere alışırsa bunu yapamadığım her anında hayatının gözleri dolacak, bakışları dalacak biliyorum. bu kötülüğü, sevdiğim veya sevdiğime inandığım hiç kimseye yapamam, yapılmamalı...

biz erkeklerin en büyük becerisidir tek bir yaptığımızla karşımızdaki kadını, bir kız çocuğuna çevirivermek. ama gene de kadınların, bunu sadece o an ile sınırlı tutmalarında fayda var. yoksa, kendilerini harap ederler ve hayatlarını zindan ederler. bize de o kız çocuklarına bakmak, yeniden büyütmek ve günün birisinde-tam anlamıyla büyüdüklerine inandığımızda- siktirolup gitmek düşer. erkek olmayı beceremeyen kocalar edinin kendinize kızlar, yoksa bırakıp da gittiklerinde çok üzülürsünüz, benden söylemesi...
(bkz: ye ekşiyi doğur ayşeyi)

bi dakka bi dakka, pardon o bu değil.*
süper egosu tavan yapmış kişi söylevi, ayrıca saçmalıktır. neticede kadına has bir özellik değildir bahsi geçen durum, bir erkek de sevdiği kadının gözlerinde savunmasız, çarılçıplak kalabilir...
bu insanın yaradılışı ile ilgilidir, sevdiğinin yanındaki şımarık, saf ve savunmasz halleri... yaş, cinsiyet ayırt etmez bu durum...

diğer bir husus ise, erkeklik kaçmak değildir, sonuna kadar, ne olursa olsun, bütün güçlükler ile sevdiğinin yanında olabilmektir, kaçış korkakların ve beceriksizlerin eylemidir.