bugün

bunun cevabını az çok insanların nasıl kendini sattıklarını bilerek ve görmüşlüklerimizle açıklayabiliriz belki. yada paranın kudretinin sonuçlarına takip ettiğimiz gündemin siyasetiyle az çok vakıf olabiliriz.
fakat içimizde bizi dürten materyalist duygular vardır tam hipnotize olmuşken işte onların suratımıza çarptığı soğuk bir suyla uyanırız.
tam da öyle bir gerçekle karşılaştım hem de çok yakın bir zamanda yakın bir akrabağamın anlattıklarıyla.

bir şekilde her yaz bizi köy evlerine davet eden arıcılık, çiftçilik, hayvancılık gibi işlerle kıt kanaat geçinme çabalarına, güneş doğmadan çıktıkları yataklarına akşamın saati kaç olursa olsun ekmek kavgaları bittiğinde giren insanlardı.
fakat ideolojiler ortaya döküldüğünde hiçte okumamış bir insan konuşması göremezdin, sürekli sosyalist mesajlar verip, solculuk naraları atarlardı.
bütün sülalem doğma büyüme bir şekilde biz yıllardır ilkelere saygıyı, ataya saygıyı, kendi içinde kendi dini inanışını(ne olursa olsun), düşüncelerini net ve kendince olduğu şekilde sunmayı öğrendim.
onlarda öyleydi,onurluydular, savaşıyorlardı ve belki de gene onurlular ama eski saflıklarını korumadıkları gün gibi...

beraber gittiğimiz tarla kurumuştu, hayvanlarını kışın zor şartlarında, dondurucu balkan soğuklarını, canlarını vermeden atlatabilmek için satmışlardı, arılar desen bitik...
işsizlikten, yarını nasıl yaparız acaba korkusunu bugünden yaşamamak için kurtulmanın yollarını çok aramışlar.
iki oğulları vardı. ben yaşlarda büyük olan askerden geleli 2 sene olmuştu ve yazlarını, ellerini nasır yuvası yapmış, yırtıklara desen aldırış bile etmeden her yaz bıçkıda ter döküp 3 kuruşluk yevmiye talim biçare geçirdiğini bilirim.

ve bir şekilde bayağı zengin bir tavır takınarak bizi ziyaret ettiler. diğer oğlu da askere gidiyormuş. kardeşim gibidirler.
şöyle böyle havadan sudan muhabbetler birbiri ardına akarken dedi ki ;

- hadi teyzem gidelim ben biraz alışveriş yapacağım, beni bırakır mısın teyzem?
+ tabi teyze yardımda ederim ağır olursa beraber gider geliriz.
- iyi olur oğlum. hadi gidelim o zaman.
+ tamam teyze.

onda bir hüzün oğlunu yeni askere göndermiş ve gene sıradan muhabbetleri ederken araba içinde o soğuk gerçeğin materyalist ruhuma çarpıldığı ana geldik;

+ ee teyzecim büyük oğlan nasıl iyi mi?
- iyi valla olum o da çalışıyor şimdi, iş bulduk ona bayağı rahatladık.
+ hmm. iyi olmuş teyze çok sevindim nerede çalışıyor?
- filanca yerde güvenlik görevlisi oldu oğlum çok şükür allah'a sonunda rahatladık, şimdi bir de eniştene de iş bulduk o da giricek filanca yere.
+ oh oh çok iyi olmuş teyze de biliyorsun bizim burada işsizlik tavan helal olsun nasıl buldunuz bu işleri?
- olum bir gün artık dayanamadık gittik ak parti nin binasına. biz üye olmak istiyoruz iş arıyoruz bize yardımcı olun dedik. onlarda bizi üye yaptılar elimizden tuttular oğlanlara, bizim herife iş verdiler bizde oyumuzu verdik.
+ ne diyorsun teyze bu işler bu kadar kolay mı?
- olum yıllardır köyde neler çektiğimizi sen biliyorsun, hayvancılık bitti, arıcılıkta bitti, tarlalar bu kıştan çok etkilendi, muhtaç kalacağımıza bir tanıdığın vesilesiyle gittik üye olduk.

tabi büyüğüm ve onların seçimi olduğu için boynumu büküp ;
+ olsun teyzecim siz kendinizce doğru olanı yapmışsınız, biz bakma ideoloji peşinde koşacağız derken üniversiteden bile olduk, devir böyle teyze...aslında neler var içinde, öyle kabarık ki ama boyun bükmek saygıdan ve anlayıştan öteye geçemedi...
- hem sonra erzak kolisi, kömürde gönderdiler bizim eve bu kışı çok rahat geçireceğiz kısmetse teyzem.
+ inşallah teyzecim...

donuk, buruk ve bir o kadarda yıkık bir şekilde fakat onlar için sevinmiş tavırları sergileyerek konuşmalarımız sürüp gitti. lakin hayatımın her evresinde kimsenin bana dayatmadığı belki az okuyarak, fakat çok dinleyerek öğrendiğim bir kaç şey vardır, bana yeten.
büyüdük nefis sahibi olduk az çok muhakeme sahibi bir takım insanı huylar edindik. lanet olsun huya, çıkarlara, satılmış insanlara demekten başka biçareyim.
ve koca bir nesil bu şekilde mahvedildi, satın alındı, kimi zaman pazarlandı, kaybolmuş geçmişlerimizi, olmayan geleceklerimizi oturup klavye başlarında anlatır olduk.

bir aile satın alındı gözlerimin önünde fakat bu şekilde kaç binlerini satın aldılar acaba?
ve bu şekilde ne kadar demokratik bir referandum kazandılar?
yazıktır günahtır diyeceğim, kul hakkı diyeceğim; sahi biz zaten bu bahsettiklerimi iki yüzlü inançlarıyla istismar edenlerdik değil mi?

pardon sözlük, çok pardon gerçekten...