bugün

sana boynumuzu eğeriz sanma
hakkımızı gelir alırız zorla
saklayacak yüzün yok yok
rüyanda görsen inanma.
peki.. istediğin zaman olsun.. bana zaten zamanın hiçbir gereği yok..
iyice düşün ve kararını ver..
ben artık şarkı dinlemek değil şarkı söylemek istiyorum..
Hoş geldin kadınım benim, hoş geldin.
Ayağını bastın odama,
Kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi.
Güldün, güller açıldı penceremin demirlerinde,
Ağladın, avuçlarıma döküldü inciler.
Gönlüm gibi zengin,
Hürriyet gibi aydınlık oldu odam.

beni bu kadar çok sevdiğin için, daha önce sevildiğimi düşünerek ne kadar hatalı olduğumu gösterdiğin için ve her şeyden önemlisi bana yaşattığın huzurlu anlar için sana çok teşekkür ederim.

sevilmenin ne kadar güzel bir şey olduğunu sende gördüm ben. acılarımı unutturdun bana, umutlarımı yeşerttin tekrar. keşke herkes benim kadar şanslı olsa. *
kimse vazgeçilmez değildir. ben belki bulunmaz hint kumaşı değlim ama sen de sarı bezsin. bunu unutma.
...

"senin ellerine vurulan kelepçe; benim yüreğime, benim beynime, benim boğazıma vurulur, nefes alamam... seni dört duvar arasına alan sistem, beni o duvarların altına gömer, hareket edemem..."

kardeş gibi terimini kullandığımız insanlar, kardeş değil, adı üstünde kardeş gibidirler. sever, önemser, değer verir onun için endişelenirsiniz. ama kardeş, dünyanın bütün coğrafyalarında, dünyanın bütün dillerinde aynı anlama gelir. aynı mutluluğu hissettirir, aynı acıyı çektirir.

mektubunu aldım bugün, kaç dakika boyunca açamadım. nasıl bir heyecan, anlatamam. ben ömrümde böyle bir şey görmedim... benim küçük kardeşim, bir ayda mı büyüdün bu kadar? senin doğduğun yıllarda da abim hep kayıptı, polisler basardı evi, sürekli bir tedirginlik hali. ben şivan perwer'in kasetlerini gömerdim, evin karşısındaki küçük tepeye. dergiler vardı, okuduktan sonra muhakkak sobada yakılan.

abim gider gelmezdi, babamı annemi alırlardı göz altına günlerce bırakmazlardı, ablamı gözümün önünde dövmüştü bir polis, sadece ikimiz vardık ablamla, gücüm yetmemişti korumaya. ablam, abim, babam neredeyse ailemden herkes bir şekilde benzer şeyler yaşadı, hepsinde canım yandı, sen belki de onlara göre en iyi durumda olansın ama ben neden seni bu kadar dert ediyorum? neden içim içimi yiyor, neden elimden bir şey gelmediği için her gün kendime küfür ediyorum biliyor musun? çünkü sen en küçüğümüzsün. çünkü abi ile kardeş arasında da fark varmış, ben bunu seninle öğrendim...

sen çok büyümüşsün kardeşim, bir ayda mı büyüdün bu kadar? sen bizim küçük, korunmaya, kollanmaya ihtiyacı olan kardeşimizsin. sen hata yapan, biz hataları bir şekilde kapatan, kapatması gerekenleriz. şimdi neden sana yardım edemiyorum, seni neden gelip oradan alamıyorum diye çıldırıyordum. üzülüyordur, korkuyordur, ağlıyordur, belki kötü davranıyorlardır diye endişe edip, ben ağlarken, sen öyle güçlü durmayı nereden öğrendin?

ben sana yazdığım mektupta, mektubu okuyacaklarını bildiğim için her harfi ayrı ayrı düşünüp, özenle yazarken, sen orada korkmadan, çekinmeden nasıl yazdın, korkmadığını? oyunlarını bozacağınızı, onların karşısında diz çökmeyeceğinizi?

hayatım boyunca bu kadar gurur duyduğum bir an daha olmadı. senin güçlü olduğunu, her şeyin farkında olduğunu, direndiğini ve direneceğini görmek bana nasıl nefes aldırdı bilemezdin. sonra oturup kendime kızdım, "bir aydır kendini boşuna paralamışsın" diye.

kardeşim; sen hep korumam kollamam gereken biriydin benim hayatımda, artık bir de gurur duymam gereken birisin. bana bu onuru, bana bu gururu yaşattığın için çok sağ ol, çok var ol. çok diren; çünkü direnmeden, bedel ödenmeden hiçbir şey kazanılmıyor. biz beraber kazanacağımızı da göreceğiz seninle, herkes özgürken...

belki ben de eve dönerim tekrar, sen yine benim kıyafetlerimi gidersin izin bile almadan. ben belki yine içten içe gıcık olurum kıyafetlerimi giydiğin için ama, sana yine hiç belli etmem, olsun sana daha çok yakışmış derim.

özledim kardeşim, ama mektubun kokunu getirdi bana. hala özlüyorum ama daha mutluyum artık. sen de mutlu ol, vuslat artık daha yakın zira...
-çay koydum, çok bekletmeden gel..
yazdıgım tüm şarkıların şiirlerin sana oldugunu seni özledigimi bil istedim ...
Kırıcı olmamı benden bekleme, alaz ben seni seviyorum, helalim olmanı yatakta sana sarılarak uyumayı istiyorum. Yanlış şeyler yapmıyorum ben seni koluma takıp sülaleme çevreme tanıtmaktan şeref duyacağım bu hislerime Rabbim şahit, yanlış birşey yaptığıma inanmıyorum. Ve inanıyorum döneceğine.
Ey sevgili ezgi naber.
Aç Bon Jovi dinle.
gittim ... gitmeleri senden çalmak istedim.. giderken senden parçaları attım vücudumun ceplerine .. ne giyersem giyineyim sen vardın üzerimde artık, işin kötüsü çırılçıplak iken bile seninleydim ben..
gittim.. takvim yaprakları bir bir geçiyordu .. eylül gelmeden gitmek istedim , eylül saçlarını savururken elini tutamayacağımı bilerek gittim . saçlarının benden uzun oluşunu kıskandım da gittim .. ela gözlerinin labirentlerinden kaçarak uzaklaştım..
biz seninle hiç biz olmadık .. bunu biliyorsun . biz , birbirimizi anlıyorduk , bundan korktuk .. hayatın bir deniz girdapları çıkaran sensin kendi girdaplarında boğulma demiştin .. sana diyeceğim bu gidiş çok farklı . aşık değilim , aşkı ayırt edebilecek kadar sızladı yüreğim , hafif titreşimler kalbimin ritmini bozamıyor artık ve girdaplara kapılmıyorum beni nereye götürürse götürsün bıraktığı yerde kalayım, demiyorum. kaptanının kendimin olduğu sağlam bir gemideyim artık.

bizim sorunumuz neydi biliyor musun? biz yaralarımızı bizden önce tuttuk. ''iki insanın birbirini sevmesi geçmişi unutmanın en zarif yoludur.'' yaranı unutmaktan korktun, korktum. mutlu musun yeni açtığın yaralarımızla , yar ?
eylül geliyor gidiyorum bu şehirden , bana yazdığın satırlarda kalıyorum , nefeslerimizin havada sevişmesi ihtimalini yabana atıyorum.. artık hiçbir eylül'de senin için gelmiyorum bu şehre..

yaşanmaması gereken çokça şeyler yaşandığı için 'biz' yaşanamadık.
sakın saçlarını kesme ,
şarkılarda ve şişelerde kaybolduğunda bile kaybolmayan yaralarını en iyi ben sarardım , benim alanımdı , sen en iyi anlayanım yanında bana alan bırakmayanım ..
bu son yol ,
bu son yazı..
ölüm belki de bana az?
sonunda yalnız kalacan orda komik ya Valla: )))
Arayip sormasan da unuttum seni sanma
Dünya biryana sen biryana
Asik ettin beni kendine sonra da terkettin gizlice
Aradim seni heryerde hiçkimselere soramadim

Bekledim dön diye dönmedin bile bile
Bile bile sevdigimi korkundan gelmedin
Arayip sormasan da unuttum seni sanma sakin
Dünya bir yana sen bir yana

Ele güne karsi yapayalniz böyle de olmaz ki
Nasil da gittin insafsiz böyle birakilmaz ki
Unuturum sanmistin güzelim
Gözüm yollarda kaldi

Haberin gelir bana duyarim nasil olsa
Bilirim kimlerlesin ne yaptin neler ettin
Aklim fikrim hep sende sevsen de sevmesen de
Seni hiç aldatmadim aldatmayi hiç sevmem

şöle copy paste ile bunu sana yazdım.
canımı çok sıkıyosun.
Sana kaçmaya karar verdim. Bi karton sigara al. Kahve al. Yeter geçinir gideriz.
Şimdi sen bilmezsin, benim sana dokunmadan sarılmışlığım var.
burayı okuyorsan umut var demektir.
okuyorsan, yine aklımda olduğunu bil istedim.
Sen yorma kendini, ben bizi senin yerine de severim.
ben bu yazıyı bu gece evime ansızın giren siyah böceğe yazdım.arkadaşım senin amacın ne?ne gerek var gece gece insanları rahatsız ediyosun.bir saat seni aradım masanın altına girmişsin.şöyle bir baktım sana öyle duruyorsun.raid i almaya gittiğimde ise ortadan kaybolmuşsun.bir yakalarsam yumurtadan çıktığına pişman edicem.
çok zaman geçmedi ama ben seni çok özledim.özlüyorum.engeller var.ben engelim.sen engelsin.biz engeliz.ve belki de mesafeler.mesafeler derken cemal süreya'nın dediği mesafeler;

`en uzak mesafa ne afrikadır

ne çin

ne hindistan

ne seyyareler

ne de yıldızlar geceleri ışıldayan

en uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir

birbirini anlamayan`

sen varsın.ama var gibi değil.yok olsan belki daha çok var olurdun, o kadar yoksun, ben senden yoksun.

öylece oturmuş özlüyorum.
seni görünce birden azdim

tuttum bir cuvara yaktım

belki birgün okursun diye

Ben bu yazıyı sana yazdım.
Keske korusaydım o mesafeyi baştan sana karşı. Niye bu kadar "ben"den oldun sanki.
Eller okudu.
Şimdi küçük hanım, ben süslü cümlelerden pek anlamam. düz adamım. cümlelerle oynamayı sevsem de konu sen olunca kelimelerimin her biri ayrı ayrı yerlere kaçışırken oynayamam kelimelerle.. dedim ya düz adamım. içim yüzüme vurmuş, yüzümden sinirimi, üzüntümü, mutluluğumu rahat rahat okursun. bir de tüyo vereyim; sinirlendiğimde tek kaşım havaya kalkar.

Gerçi doğru bunları hiç bilemedin, belki de bilemeyeceksin.. hiç yüz yüze bakmadık biz seninle.. Gözünün içine bakmaya utanırım sanırım.. ister güzelliğine yor istersen başka şeye.. Utanırım ben, hele bir de gülümsersen.. Sahi yanında olsam gülümser mi gözlerin? Nasıl geçer günümüz? 30 yaşında ki adamın yüzünü kızartır mısın gülmekten ?

Şimdi düz adamım dedim ya odun bu herif deme hemen. benim hiç sevmelerimi gördün mü? mesela papatyaları çok sevdiğimi bilir misin? kokuna olan bağımlılığımı, yüzünü en çok kaşından sevmeye başlayacağımı, çabuk sinirlensem de sesimi çıkartmadığımı, bir gülüşe, bir buseye pamuk kadar yumuşak olduğumu, elimi tuttuğunda bir daha bırakmayacağımı bilir misin?

öyle bir severim ki... hiç bir rüzgar üşütemez, hiç bir yağmur ıslatamaz seni.. evinin yollarını ezberler, sen bile şaşırırsın kaldırım taşlarının renklerini sayarken.. ah bir sevebilsek..

her şeyden biraz.. benden az, senden az, çokça beyaz bulut kenarından güneş, bir iki martı sesi, azcık kumsalda ki ayak izlerimiz, çok çok az papatya yaprakları belki biraz da çocuk sesleri... unutmadan biraz da kardan adamın burnu için kullanılan havucunun ucunda ki ısırıktan koyalım..

(#29113347)

durabilecek misin karşımda?
güncel Önemli Başlıklar