bugün

Yıllar önce... bundan tam yüziki yıl önce bir kardeş çığlığına kulak vererek Anadolu’nun bağrından gencecik fidanlar, yiğit vatan evlatları arkalarında gözüyaşlı analarını, eşlerini bırakarak kilometrelerce uzaktaki kardeşlerinin imdadına yetiştiler.

Bundan yüziki yıl önce Ermeni işgalicleri Bakü’yü yerle bir etmeye ahdetmişler ve ingilizlerin de yardımı ile Hazarı’n boynundaki altın gerdanlığı çekip almaya kasdetmişlerdi. Niyetleri kötüydü. Çünkü öncelikle burası müslüman bir belde idi. Ve burası dünyanın en zengin petrol rezervlerinin olduğu bir yerdi. Kafkasların kalbiydi. Her açıdan stratejik öneme sahipti. Bu topraklarda sadece Ermenilerin gözü yoktu. Ermenilerin, ingilizlerin, Rusların... hepsi kendilerine göre bir hesap içindeydiler.

Osmanlı son anlarını yaşıyordu. ‘’Hasta Adam’’ diyordu düşmanları ona. Kendi derdine düşmüştü. Yaşlı çınarı hem içerden hem de dışardan iyice yaralamışlardı. Doğuda, batıda, güneyde her geçen gün toprak kaybediyor ve Osmanlı sonrası için bütün güçlü ülkeler hesap kitap yapıyorlardı.

Doğuda, doğunun da doğusunda, çok tanıdık bir kardeşin feryadı geliyordu.. Acı ve hüzün kokan bir feryattı bu. Mazlum bir çığlıktı. Bu feryat Ermenilerin kendilerine yaptıkları zulüm karşısında Osmanlıdan imdad isteyen Azerbaycanlı kardeşlerinin sesinden başkası değildi.

Osmanlı bu kardeş çığlığına kulaklarını tıkayamazdı. Kendisinin içinden çıkamadığı iç ve dış sıkıntıları olmasına rağmen bu zulmün önünü almalı ve Bakü’deki ermeni işgalini bertaraf etmeliydi.

Dönemin komutanlarından Enver Paşa, üvey kardeşi Nuri Paşayı hemen bir ordu oluşturması için görevlendirdi. Henüz yirmiyedi yaşında genç bir komutan olan Nuri Paşa, kısa sürede “Kafkas islam Ordusunu” oluşturdu.

Kafkas islam Ordusu, bir feryada cevap verebilmek için, zorlu bir yolculuğa çıkmıştı. Ve Nuri Paşa, kuşatmanın planını, stratejisini belirlemek için, dönemin Azerbaycanlı komutanları ile Gence’de bir araya geldi ve karargahını oraya kurdu.

Ermeniler Bakü’de her tarafı yakıp yıkmaya başlamışlardı. Hasretle beklenen Türk Ordusunun gelişi geciktikçe sabırlar iyice tükeniyordu. Zorlu yolculukta yolda hastalananların şehadeti yanında yer yer Bakü dışındaki yerleşim yerlerinde Ermenilerle çatışmaya girerek şehit olanlara rağmen Kafkas islam Ordusu Bakü’ye doğru ilerlemeye devam ediyordu.

Aradan bir asra yakın zaman geçmiş. Ve şimdi Azerbaycan topraklarında hiç ummadığınız bir yerlerde ismi belirli veya belirsiz mezarlarla karşılaşırsınız. Bu mezarlar özellikle Azerbaycanın yaşlı insanları için çok şey ifade ediyor. Onlara bu mezarları sorduğunuz zaman, adeta geçmişe dalarak, “Eğer Nuri Paşa ve ordusu olmasa idi, Ermeniler bizi yok edeceklerdi.” diyorlar.

Özellikle Gence’den doğuya doğru yol üzerinde sık sık Türk şehitlikleri ile karşılaşırsınız. Ağdaş’ta, Göyçay’da Şamahı’da isimleri ve memleketleri belli Türk askerlerinin mezarları mevcuttur. Her bir Azerbaycanlı bu şehitliklerin bir zamanlar kendileri için Anadolu’dan kalkıp onların imdadına yetişen Osmanlı evlatları olduklarını bilir. Ve o minnet duyguları içerisindedir.

Bakü civarında savaşın en kanlı olduğu yerlerde bilinen veya bilinmeyen yüzlerce (1130) şehit mezarı bulunmaktadır. Şu an “Şehitler Hıyabanı (Şehitler Anıtı)” olarakda bilinen yerde hem Kafkas islam Ordusunun şehitleri, hem de Karabağ’da, Yirmi Ocak faciasında şehit olan Azerbaycanlılar beraber yatmaktadırlar. Burası hem Azerbaycan için hem de Türkiye için iki ülkenin tarihi ve kültürel kardeşliklerinin perçinlendiği bir yerdir. insan burada bu iki milletin nedenli ayrılmaz bağlarla birbirine bağlandıklarına şahit oluyor. Ve bu bağın birbileri için canlarını feda edilerek elde edilidiğine şahit oluyorsunuz.

Bu mezarların içinde birisi var ki, bu kardeşlik alakasının tam zirveye ulaştığının bir nişanesi olarak Azerbaycan topraklarında bulunmaktadırlar.

Bakü’de Milli Meclisin yanındaki Merkez Hastanesi aslında çok merkezi bir yerde ve gün içerisinde yüzlerce insanın gelip geçtiği bir konumdadır. Normalde Bakü’de Türk şehitliklerini hemen hemen herkes bilir. Ancak Merkez Hastanesinin bahçesinde bulunan bu şehitlik biraz kenarda ve biraz da gözden ırak olduduğu için çoğu insanın dikkatinden kaçar.

Bir gün merak edip bu yiğit erleri görmek için bahsedilen yere gittik. Hastanenin bahçesinde selvi ağaçlarının altında baş taşlarında adları, memleketleri yazılı iki Türk askeri. ikisi de Sivaslı. Sivaslı Halil oğlu Mustafa ve Sivaslı Osman oğlu Ahmet. ikisi de şehadet şerbetini içmiş bu topraklar uğruna.

Oturduk, başlarında bir fatiha okuduk. Azerbaycan bayrağı ile Türk Bayrağı başlarında dalgalanıyordu. Mezar taşlarında şu ifadeler yer alıyordu: “1917 yılında Ermenilerin Bakü’yü işgali sırasında Azerbaycanlı kardeşlerinin yardımına gelen Osmanlı Kafkas islam Ordusunun askerleri. Ruhlarına fatiha.”

Bu iki yanlız mezar, her ne kadar çoğu insanın dikkatinden uzak olsa da kardeş bir ülkenin insanları için canlarını feda etmenin bahtiyarlığı içerisinde yatmaktadırlar. Ve ismini bilmediğimiz daha niceleri bu islam beldesinin kurtuluşu için canlarından geçmişler. Bize düşen, bu kahraman Türk evlatlarının ruhunu şad etmek ve onların aziz hatırlarını incitecek her türlü davranıştan uzak durmaktır

https://dergi.altinoluk.c...r&MakaleNo=d286s056m1

görsel