bugün

" iyi ki bunları bakan yapmışız " diye devam eden cumle. emine erdogan'a ait oldugunu soyluyor rifat serdaroglu ..

"devlet yönetiminde bulunanlar hiçbir şekilde keyfi hareket edemezler. devlet işleri ile ilgili olarak yapılacak her harcama mutlaka kurala ve belgeye dayanır. aksi hareket edenler “suç” işlemiş olurlar.
kuralsız ve keyfe göre davranışlar, demokratik olmayan yönetimlerde; krallık, sultanlık, diktatörlük, kabile devleti, çadır devleti ve faşist yönetimlerde uygulanır.

bir bakan yurtdışına “görevli” olarak gidecekse ve yanında “devlet memurları” veya “milletvekilleri” götürecekse, bu kişilerin ilgili kurumlarının izni gerekir. milletvekilleri heyete katılıyorlarsa, tbmm genel kurulunun onay vermesi gerekmektedir. bu kişiler “harcırahlarını” ancak bu şekilde alabilirler. devletin uçağına, devlet görevlisi olmayan eş, dost, akraba, yenge, amca ,dayı, kayınço, enişte, imam nikahlı eşler binemez. eğer o uçak, bakanın veya başbakanın özel uçağı ise istediğini taşıyabilir. o zaman bile dikkat edilmesi gereken kurallar vardır. inanmayan birader berlusconi’nin durumuna baksın…

başbakan erdoğan’ın eşi emine hanım “crans montana forumunun” , “kadının onuru” ödülünü almak için türkiye cumhuriyetinin “ana” isimli uçağıyla brüksel’e gitti. t.c devlet sisteminde “başbakan eşi” , “bakan eşi” veya “komutan eşi” diye bir makam yoktur. eşler, tek başlarına hiçbir şekilde devlet olanaklarını kullanamazlar. eğer bunu yaparlarsa, “devlet malını yetkisiz ve haksız” olarak kullanmış olurlar ki bu eylem büyük suçtur.

devletin sırtından geçinmeye alışmış olanlar, yasaların arkasından dolanarak, denetim makamlarını ve cumhuriyet savcılarını aldattıklarını zannederler!...
bu son olay da tipik bir “ilkellik ve görgüsüzlük” olayıdır. emine erdoğan’ın, kızının, korumalarının devletin uçağına binebilmesi için “hülle” uygulandı. kendisine “eskort bakan” dediğim için beni mahkemeye veren ve tek işi emine hanıma refakat etmek olan bakan egemen bağış, brüksel’de “görevli” olarak gösterildi. doğduğu günden beri “özel uçağıyla” gezen, tarifeli uçağa bindiğinde psikolojisi altüst olan bakan bağış’a başbakan’ın “ana” isimli uçağı tahsis edildi. bakan brüksel’e giderken, aynı yere gitmek için tarifeli uçak bekleyen emine hanımı ve ekibini havaalanında gördü ve; “yenge ben de brüksel’e gidiyorum, atlayın sizi de götüreyim” dedi. başbakan erdoğan’ın eşi emine hanım; “olmaz egemen, sonra laf olur” diye cevap verdi. bunun üzerine bakan bağış’ın eşi; “kırmayın bizi n’olur. sizsiz brüksel bize cehennem olur, gelmezseniz ölümü öpün” diye ağlamaya başladı. bunun üstüne emine hanım; “haydi çocuklar, nasılsa uçak gidiyor, biz de binelim. bir eksik beş fazla ne fark eder” diyerek uçağa ekibiyle beraber bindi!...

devlet uçağında, her zaman üstünde “başbakan ve ailesinin resmi” yapılmış pasta bulunduran bakan bağış’ın eşi, emine hanımın doğum günü olduğunu tesadüfen öğrenince aniden önce “happy birthday” şarkısının eşliğinde, beyaz güllerden oluşan muhteşem bir buketle, emine hanımın yaş gününü kutladı. uçak aniden düğün evine döndü. tebrikleşme ve hediyelerin takdiminden sonra da ünlü hafız, rahmetli kani karaca’nın sesinden “sordum sarı çiçeğe” ilahisi dinlendi ve üzerinde bolca kızarmış çam fıstığı bulunan diyet şerbetler içildi…
çok hislenen emine hanım, kızı sümeyye’ye dönerek;
“bak kız ne kibar insanlar, iyi ki bunları bakan yapmışız” dedi!...

yazımızın birinci kısmını sonlandırırken tbmm başkanını, muhalefet partilerinin genel başkanlarını ve devletin haklarını kamu mallarını korumakla görevli cumhuriyet savcılarını göreve davet ediyorum. bu davet aynı zamanda bir
“suç duyurusu” niteliğindedir. üstelik bu suç, çok sayıda insan tarafından organize olarak, planlanarak işlenmiş bir suçtur. tıpkı ergenekon denen suç örgütü gibi bir organize grupla karşı karşıyayız. üstelik bu ilk kez işlenmiş bir suç değildir. aynı yöntemle, ürdün, libya, arap emirlikleri, umre ziyaretleri de yapılmıştır. suçluyorum ve devlet malını haksız ve yetkisiz olarak kullananlardan türk milleti adına hesap sorulmasını istiyorum…

gelelim yazımızın ikinci kısmına;
başbakan erdoğan’ın eşi emine hanıma “ hanımefendiler için özel ödül” adlı bir ödül verildi. emine hanım şunları söyledi; “bizzat benim öncülüğümde gerçekleşen ‘haydi kızlar okula’ kampanyasıyla 350 bin kız çocuğu ve kadın son 8 yılda okula kazandırıldı ya da okuma yazma öğrendi. türkiye tecrübesi, inanıyorum ki küresel barış, evrensel adalet, huzur ve istikrar adına bir umut ışığı yakmıştır. kahire ve tunus’taki kadının demokrasi mücadelesi, aynı zamanda bir adalet mücadelesidir.
gazze’de ki kadının mücadelesi özgürlük mücadelesi olduğu kadar bir evlat, bir ekmek mücadelesi, bir var olma mücadelesidir.”

vatandaş olarak merak ettiğim ve yanıt aradığım sorular şunlardır;
*sayın emine erdoğan’ın eğitimi, tahsili, uzmanlık dalı nedir?
* bu konularda kendi yazdığı bir eseri var mıdır?
*türk kadınını, yurt dışında temsil etme yetkisini sn. e. erdoğan’a kim vermiştir?
*sn. e. erdoğan kendisinin yaptığını söylediği “haydi kızlar okula” kampanyası için devlet olanaklarını kullanmış mıdır?
*sn. e. erdoğan, 350 bin kız çocuğu ve kadının eğitimi için kaç para harcamıştır ve bunun ne kadarı kendi parasıdır?
*sn. e. erdoğan, başbakan erdoğan’ın eşi olmasa idi, bu ödül yine kendisine verilir miydi?

kimsenin özel hayatı, aile hayatı bizi hiç ilgilendirmez. fakat bazıları, binlerce yılda oluşturduğumuz devlet geleneklerini, devlet görgüsünü, devlet malına el uzatılmaz kuralını çiğnemeyi “normal olay” olarak düşünüyor ve bunu kendilerine tanınmış bir “hak” olarak görüyorlarsa, onları eski çizgilerine getirmek de bizim işlerimiz arasındadır. yani yaptığımız bir çeşit iyiliktir. böyle biline…

not(1) 17 şubat 2011 tarihli damadın “sabah” gazetesinin birinci sayfasında bir resim var;
sn. emine erdoğan, koltukta oturuyor. t.c bakanı egemen bağış ayakta ve ellerini kavuşturmuş olarak esas duruşta duruyor. sümeyye hanım, beyhan bağış hanım, akp’li bayan milletvekilleri ve ailenin bayan gazetecileri objektife poz veriyorlar. emine hanımın önünde, üzerinde tüm ailenin resmi bulunan pasta var. tam bir “ileri demokrasi” vesikası. siz siz olun yine de bu resmi herhangi bir avrupalı dostunuza gösterip bizde “ileri demokrasi” var demeyin. döverler sizi…

not(2) bu yazıyı bana soner yalçın, yılmaz özdil, emin çölaşan, bekir coşkun, mustafa balbay, tuncay özkan’dan oluşan “kalem çetesi” yazdırmadı. maalesef ben yazdım. savcılara saygıyla duyururum!....

sağlık ve başarı dileklerimle 18. şubat. 2011
rifat serdaroğlu
rifarserdaroglu@gmail.combu e-posta adresi istek dışı postalardan korunmaktadır, görüntülüyebilmek için javascript etkinleştirilmelidir
twitter.com/rifatserdaroglu
(bkz: emine sultan ve saray erkanı)
(bkz: on yıl sonra türkiye)*
okuyunca, günlük sinirlenme haddinizi geçmenize neden olan yazıdır.

parası olmayıp kaç yaşında annesini dolmuşla bir yerlere yetiştirmeye çalışan insanların buna rağmen kendisini destekleyeceğine eminim. bir demokraside çoğunluk başında padişah istiyorsa ne olur? yaşayıp görücez.